Nişantaşı’na davullu zurnalı veda

10 yıldır yaşadığım ve çok sevdiğim Nişantaşı’ndaki evimden, yeni ufuklara yelken açacağımız Çekmeköy’deki (Taşdelen) ofis binamızın yakınlarında tuttuğum orman içindeki yeni evime taşınma macerama biraz hüzün ve Hıdırellez kutlamalarının etkisiyle bolca ‘coşku’ damgasını vurdu.

Geçen sene çağrı merkezi firmamız EkoCC’yi sektörün bir başka önemli oyuncusu Vodasoft ile birleştirme kararı almıştık. Bununla ilgili kaleme aldığım blog yazımı http://www.serhansuzer.com/tr/kullerinden-dogan-dev-cagri-merkezi linkinde bulabilirsiniz.

Bu karardan sonra yeni ofis yeri için Taşdelen’i (Çekmeköy’de bir semt) belirledik. Taşdelen’deki yeni ofis alanımız 8.500 m2. İstanbul’da bir çağrı merkezine ev sahipliği yapan en büyük lokasyon olacak. Şu an itibarıyla 120 markaya hizmet veren EkoCCS’in yanı sıra yeni mekânımızda diğer girişimlerimiz de yer alacak. Yenilenebilir enerji firmamız EkoRE, fintech firmamız Moka ve Wi-Fi Analytics firmamız Bonbon’a da ev sahipliği yapacak olan Taşdelen’deki yeni ofis binamızın; fitness salonu, kütüphanesi, konferans salonu, hobi alanları, terası ve kafesiyle çalışanlara çok rahat edecekleri ve keyif alacakları bir ortam sunduğunu daha önce yazmıştım. Böyle bir ofise taşınırken aklımdaki en önemli sorunu çözmem gerekiyordu: Trafikle nasıl başa çıkacaktım?

Son dört senedir Nişantaşı’ndan Maltepe’ye gidip gelmekten helak oldum diyebilirim. Elbette doğduğum yer olan Nişantaşı’nda oturmaktan çok büyük haz duyuyordum ama önceliğim olan işime daha yakın oturmam daha mantıklı değil miydi?

 

 

Uzun süre Nişantaşı’ndan çıkmayı reddettim. Belki de ofisin Maltepe’den Taşdelen’e taşınıyor olması benim bu konuda karar vermeme vesile olabilirdi. Nitekim öyle oldu. Köprü trafiğini daha fazla çekmek istemiyordum. O yüzden ‘benim de taşınmam gerekir mi, bu trafik çekilir mi, taşınırsam nereye taşınırım’ diye düşünmeye başladım. Çekmeköy’ün daha önce çok bahsini duydum. Araştırmaya başlayınca Çekmeköy’de ormanın içinde bir yere yerleşme fikri hoşuma gitmeye başladı. Taşınabileceğimi yakın çevreme söylemeye başladım. Hatta daha da ileriye giderek sene sonunda yazmış olduğum makalemde taşınacağımı resmen ilan ettim. İşte o makale: http://www.serhansuzer.com/tr/yeni-yilda-yeni-hedef-ve-umutlarla
 

5 dakikada gelen karar

En sonunda bir pazar günü karar verip ev bakmaya başladım. Gezdiğim siteler güzeldi ancak tam kafamda canlandırdığım gibi yerler değildi. Genelde çabuk karar veririm çünkü önceden kafamda nasıl bir şey istediğimi canlandırırım. O kafamdaki resmi gördüğüm anda hiç tereddüt etmeden kararı veririm. Gezdiğim sitelerdeki evler kafamdaki resme tam olarak uymuyordu. Emlakçım Hatice Hanım, evleri gezme faslının sonlarına bir seçenek daha ayarlamaya çalışıyordu. Bana o ana dek gördüğüm evleri beğenip beğenmediğimi sordu. Evler güzel olmakla birlikte hiçbiri tam içime sinmediği için farklı bir alternatif varsa görmek isteyeceğimi söyledim. O da aklında bir ev daha olduğunu, ancak gezdirecek kişi o sırada müsait olmadığından sona bıraktığını söyledi. Sonuçta zamanlamayı ayarladık ve ertesi gün (pazartesi) ziyaret gerçekleşti.

Emlakçılar arasında koordinasyon var. Hatice Hanım, tanıdığı evin yetkisini alan diğer emlakçı ve bizi gezdirecek komşu ile birlikte eve girdim. Üst kata çıktım. 5 dakika içinde kararımı vermiştim. Aklımda bazı sorular vardı. Komşuya sordum. Cevaplarda beni rahatsız eden bir şey olmadı. Dışarı çıktık, emlakçılara “Bu ev bana uygun” dedim. Çabuk karar verdiğimi ve kirada anlaşırsak o gün evi tutmak istediğimi belirttim. Hong Kong’ta yaşayan bir çift olan ev sahiplerimizle temasa geçildi. Kirada anlaştık. Depozito yolladım, yeni ev sahibimin kardeşiyle anlaşmayı imzaladık ve işi sonuçlandırdık. Hafta sonu da ev sahiplerimden biri geldi. Ailecek evdeki eşyaları toparladılar. Ben de 2 Mayıs itibarıyla evi tam olarak devralmış oldum.
 

7 dev torbalık kağıt!

Ardından sıra esas badireye, yani evi taşımaya geldi. Bu hiç kolay bir iş değildi. Allah’tan küçüklüğümden beri yanımda olan yardımcı Esma Hanım, annem ve şoförüm Münir Bey yardımcı oldular. Evi toparlamak yine de hayli uzun sürdü. Özellikle geçtiğimiz Cuma akşamı bütün gece çalıştım.

En fazla da çalışma odasının toparlanması zaman aldı. Aman yarabbi! O odadan 7 çöp torbası dolusu kağıt çıktı (kağıtların tümü geri dönüşüme gitti elbette.) Hepsini de bitiremedim; ‘Geri kalanları yeni evde toparlarım’ dedim. Yaklaşık 10 senenin ürünleriydi bunlar. Elden geçmesi bir anlamda iyi oldu.

O akşam ben bu toparlamayı yaparken evimin hemen yanında bulunan Maçka Parkı’nda Hıdırellez şenliği vardı. Saat 18.00’den gece 23.30’a kadar hiç durmadan şarkılar, türküler, anonslar, bağrışmalar, bir eğlence, bir eğlence...

 

 

Çalışma odasındaki evrakları toparlarken bir ara Esma Hanım yanıma geldi, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle “Serhan Bey, gidiyorsunuz diye arkanızdan davul zurna çalıyorlar” dedi. Ben de kahkahayı bastım ve şunu söyledim: “Bence beni en güzel şekilde uğurluyorlar. Ben her vedanın hüzünle değil tam tersine eğlenceli olmasını isterim. Tam istediğim gibi bir uğurlama oldu bu dedim.” O da “Eh tabii bu da bir başka bakış açısı” dedi ve yan odaya geçti.

 

 

Hıdırellez’in ne olduğunu öğrenmek istiyorsanız, http://www.turizmglobal.com/5-6-mayis-edirne-hidirellez-senlikleri/ link’indeki makaleyi okuyabilirsiniz.

 

 

Hayatı kutlayarak uğurlanmak

Şaka bir yana, vedaların hüzünlü olması gerçekten canımı sıkıyor. Her insanın bir ömür süresi var. Vefat ettiğimde de yakın çevremin hüzünlenerek değil tam tersi eğlenerek, anılar paylaşarak ve hayatı kutlayarak beni uğurlamalarını isterim. Buna ileride değineceğim.

Ertesi sabah (cumartesi) 8.15’te nakliye şirketi kapıma geldi. Biz zaten büyük bir çoğunluğu hallettik diye düşünürken, evi toparlamak için onlar da saatlerce çaba sarf ettiler. Bizim ekip; annem, Esma Hanım ve Münir Bey saat 09.00’da geldi. Hep beraber evden ancak saat 13.00’te çıkabildik. Eski ev sahibimi aradım, şoförünü yolladı ve anahtarı ona teslim ettim.

Eski ev sahibimle evi toparlamadan beş gün önce uzunca bir yemek yiyip eski günlerden konuştuk. Eve ilk gelişimi hatırlıyorum. O dönemde Süzer Plaza’da oturuyordum. Çalıştığım yerle oturduğum yerin aynı binada olması avantaj gibi görünse de bazen gerçekten canım sıkılıyordu. İnsan arada dışarı çıkıp yürümeyi, ayağının toprağa değmesini istiyor. O yüzden İstanbul’un belki de en lüks rezidanslarından birinden (en iyi manzaraya sahip rezidansı olduğu kesin) kendi isteğimle çıktım. Evimi de o dönem Beşiktaş’ta oynayan Simao kiraladı. Ben önce Boğaz’da bir yalı dairesi arıyordum, ancak trafik gerçeğiyle yüzleşince fikrimi değiştirerek bize en yakın ve en güzel semtlerden biri olan Nişantaşı’na odaklandım. Görüştüğüm iki emlakçıya da aynı tarifi verdim: “Yüksek tavanlı, yeşili gören, merkezi bir yer olsun” diyordum. Bana gösterdikleri dairelerin hiçbirini beğenmedim. İstediğim daireyi iki aylık ev arama sürecinin sonunda bulabildim. Yaklaşık 10 sene boyunca bu harika dairede oturdum. İleride bu hikâyeyi daha detaylı yazacağım.
 

Ahalinin dostluk ve sevgisi

Günümüze dönersek; apartman görevlimiz Hanifi Bey sürekli yanımıza geldi, gitti ve her zamanki gibi yardımcı oldu. Yüzü üzgün ve ağlamaklıydı. Onu ilk gördüğümde, “Hayrola Hanifi Bey, yüzün niye asık böyle?” diye sordum. “Serhan Bey, bildiğin gibi değil” dedi, “Dün bütün gece uyuyamadım. Sizin ayrılmanıza çok üzülüyorum.” Ben de ona “Merak etme buradan gidiyorum ama her zaman temasta oluruz. Bir şeye ihtiyacın olursa beni her zaman arayabilirsin” dedim.

Mahalledeki ahali de sağ olsunlar, trafiğin çok kilit olduğu bir yerde benim için otopark yeri ayırdılar. Nakliyeye yardımcı oldular.

Ev sahibim ve apartmanda diğer oturanlar da sağ olsunlar, beni sahiplendiler. O apartmanda herkes akraba esasında. Bir tek ben dışarıdan gelen kişiydim, ama 10 sene içerisinde elbette aileden biri gibi oldum. Karşı komşumu Ocak ayında kaybetmiş olmanın üzüntüsünü hâlâ yaşıyorum. Bununla ilgili yazdığım “Hayata Dair” başlıklı yazımı tekrar paylaşmak isterim: http://www.serhansuzer.com/tr/hayata-dair

Apartmandaki hatta mahalledeki herkesin beni bu şekilde sahiplenip yardımcı olmasına tanıklık etmek benim açımdan harika bir duygu. İnsanlara iyi davranmanın, onlara kendilerini iyi hissettirmenin bir sırrı yok. Selam sabahı eksiltmezsen, ihtiyaçları olduğunda yardımcı olursan, onlara içindeki pozitifliği yansıtıp gülümsersen, en önemlisi insanlara yük olmayıp tam tersine omuz verirsen ve tüm bunları bir karşılık beklemeden samimi bir şekilde yaparsan, o zaman böyle algılanıyorsun. Mahallenin ve apartmanın gerçek bir parçası haline geliyorsun.

Nişantaşı’nda evden çıkmaya yakın bir anda yağmur bastırdı. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Bu da ilginç bir rastlantı oldu. Benim algımama göre yağmur berekettir. Hayırlısı olsun.
 

Egzozdan oksijen komasına!

İyilik ve samimiyet gerçekten insanın içinden gelen duygular. Yaşadığımız bu dünyada her tip insan var. Boşuna dememişler “Allah iyi insanlara denk getirsin” diye. Bu dünyada iyiliği bile kullananlar var. Her şey iyilik için deyip, ben genç bir sosyal girişimciyim deyip, idealistim deyip, çocuğumun rızkına deyip, biz dünyayı kurtarıyoruz aslında deyip, böyle böyle tereyağından kıl çeker gibi kendine akla hayale gelemeyecek şekilde menfaat sağlayanlar var. Hem de hiç çaktırmadan ve birçok kuralı çiğneyerek. Ama yemezler.

Gerçekten iyi ve samimi olan insanlar için boynum kıldan ince, ama iyilik kılıfıyla kötülük yapanlara da hiç affım yok. Gereken neyse onu yaparım.

Nişantaşı’ndaki ahaliyle o yüzden çok iyi anlaştık. Eski ev sahibim İstanbul hanımefendisi Nilgün Hanım’dan tutun da vefat eden favori komşum Sayeinur Hanım’a ve bütün dairelerdeki ve mahallemdeki güzel insanlara teşekkür ederim. Sağ olun var olun.

Tüm gürültü, kaos ve egzoz dumanına rağmen Nişantaşı’nı çok seviyorum. Hatta bunun şerefine bu ay içerisinde sizin için bir Nişantaşı rehberi yazmayı planlıyorum.

Şimdi ise Çekmeköy’de ormanın içinde fazla oksijenden vücudumdaki bütün hücreler ne yapacağını şaşırmış durumda. Nişantaşı’nda ortalama 4-5 saat uyurken (ki bunun en önemli sebebi gürültü) şimdi ortalama 7 saat uyuyorum. Bir anlamda kendime geldim.

Yeni ofise de 22 Mayıs’ta taşındığımda verimliliğim en az 2-3 kat artacak. İyi günler yakında…

 

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 1 )
  1. Tuğçe Hacaloğlu
    2017-05-10 10:48:10

    Son zamanlarda bende taşınma telaşı içerisindeyim. Yazınızdaki bazı noktalar son derece tanıdık, birkaçı da gülümsetti. Ama yazının genel duygusunda gerçekten bir mutluluk ve neşe var. Yeni evinizin size öncelikle sağlık, sonra huzur, mutluluk ve başarılar getirmesi dileğiyle..

Yorumlarınız için