Runatolia ile bir kez daha insanlığı hatırlamak
Bu yıl 15. kez düzenlenen Runatolia, bir yanda İdlib faciası, bir yanda sınırda yaşanan göçmen krizi, diğer yanda da Koronavirüsü tehdidi eşliğinde gerçekleştirilmesine rağmen hepimize bir kez daha insani değerleri ve dayanışmanın gücünü hatırlatan örnek bir organizasyon oldu.
Bu yazıya başlamadan önce toplamda kaç Runatolia yazısı yazmışım diye baktım. 2016’dan beri Runatolia’yla ilgili farklı temalarda 6 makale kaleme almışım. Bu yazıların linklerini en eskiden yeniye doğru aşağıda bulabilirsiniz.
https://www.serhansuzer.com/tr/sporcunun-zeki-cevik-ve-ahlaklisi
https://www.serhansuzer.com/tr/sizlerle-yuz-binlere-destek-vermeye-dunyaya-ornek-olmaya-kosuyoruz
https://www.serhansuzer.com/tr/festival-tadinda-bir-kosu-runatolia-2017
https://www.serhansuzer.com/tr/300-spartali-degil-22-tiderli
https://www.serhansuzer.com/tr/antalya-kosusu-runatolia-yine-yeniden
https://www.serhansuzer.com/tr/runatoliada-insani-degerlerin-hepsi-bir-arada
Kendi kendime düşündüm, ‘acaba tekrar yazmama gerek var mı’ diye…
Sonra yılın bu önemli etkinliğinde her seferinde farklı olayları yaşıyoruz, farklı olaylarla besleniyorum, bu seneki Runatolia’da da yaşadıklarımı paylaşmam gerekiyor dedim kendi kendime ve yazmaya koyuldum.
Bu sene şubat 29 çektiği için şubatın son gününde İstanbul’da gün boyu toplantılarımı tamamlayıp cuma akşamı Antalya’ya gelebildim. Bu sefer Akra Oteli’nde değil de yolun karşısındaki Akra V’de kaldım. İyi ki de öyle yapmışız. Akra Oteli’nin butik otel versiyonu her açıdan daha rahattı.
Akşam yemeğini TİDER’in genel müdürü Nil Tibukoğlu ve yöneticisi Özgül Tetik’le yiyip derneğin konularını konuştuktan sonra odalarımıza çekildik. Odada yapmam gereken işleri tamamladıktan sonra dinlenmeye çekildim.
Eski dostlarla sabah antrenmanı
Ertesi gün sabah 7’deki Adım Adım koşusuna katıldım. Günün bu ilk keyifli etkinliğinde Adım Adım ağında bulunan birçok eski dostumuzu görme şansına kavuştum.
Bu antrenmana Adım Adım sisteminde birçok eğitmeni yetiştiren Hollandalı Kees ve Adım Adım’ın kurucusu Itır ve kıdemli eğitmenlerinden geçen sene TİDER için koşan Emre de katıldı. Ayrıca Özge, İsmail ve Eda gibi çok sevdiğimiz gönüllülerimizi de uzun süre sonra görebildim. Beraber hem güldük, eğlendik hem de güzel güzel sporumuzu yaptık. İşte bir Adım Adım klasiği olan sabah 7 antrenmanından keyifli kareler:
Antreman sırasında çektiğimiz kare
Antreman sonrası soğumadan sonra çektiğimiz kare
Sonrasında kahvaltı salonuna inip Akra Oteli’n muhteşem kahvaltısını yaptık. Açık büfeden çok hazzetmesem de buranın kahvaltısı çeşitlilik anlamında muhteşem. Örnek vermek gerekirse, hurma avokado karışımı tatlılarından tutun da zencefil limon karışımı müthiş detoks içecekleri bile var.
Kahvaltıdan sonra odada duşumu alıp hazırlanıp koşu kitlerini alacağımız Terra City AVM’ye gittim. Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi bu AVM’nin bendeki yeri farklı. Bu AVM’deki KFC’yi zamanında genel müdürken ben açmıştım. Beşiktaş’ın eski futbolcusu Pascal Nouma’yla bu açılışı yaptığımızda AVM’de izdiham olmuştu.
Fizyoterapi ve yoga
Koşu kitlerini almak için hemen yerini bildiğim çatı katına gittim ve yağmurlu bir havada kaydımı yaptırıp koşu kitimi aldım. Tam ayrılmak üzereyken gözüme fizyoterapi standı çarptı.
Ertesi gün 21 km tekerlekli sandalye iteceğim için sağlık durumumun gayet iyi olması gerekiyordu. Halbuki sabahki 7 koşusundan sonra esnemelere geçtiğimizde topuk dikeninin verdiği ağrıyı iyiden iyiye hissetmiştim ve o günün sabahında topuğum ağrımaya devam etti.
Oradaki genç fizyoterapistlerden birine hemen durumu anlattım. Bana oradaki terapi yataklarından birini gösterip “göğüs üstü uzanın lütfen” dedi. Sonrasında ağrının nereden kaynaklandığını tespit edip o bölgeyi kapsayan iki bant yapıştırdı. Her iki ayağımda da sorun olduğu için bu işlemi her ikisi için yaptı. Sonrasında çorabımı ve ayakkabımı tekrar giyip yoluma devam ettim. Açıkçası ertesi gün koşuda beni bu bantlar çok rahatlattı. Sonrasında iyi ki de yapmışım dedim kendi kendime. Hatta İstanbul’daki yerlerine gidip topuk dikenim için fizyoterapiye girmeyi düşünüyorum.
Hızlıca otele geri döndüm. Otelde söz verdiğim gibi Gözde’nin yoga seansına gecikmeli de olsa katıldım. Koşudan 1 gün önce yoga yapmak iyi geldi. Tabii geçen seferden farklı olarak daha geniş ve manzaralı bir odada yoga yapmamız beni rahatlattı. Geçen sefer dar bir odada üst üste yoga yapmıştık. Bu sefer ortam harikaydı.
Yoga sonrası çektiğimiz grup resmi
Yoga yaptığımız odadan muhteşem manzara
Yogadan çıkıp hazırlandıktan sonra otelin lobisinde Kosovalı bir arkadaşımla buluşup TEGV’in Antalya Kepez’de bulunan Suna-İnan Kıraç Eğitim Parkı’ndaki Tasarım ve Beceri Atölyesi’nin açılış törenine gittik. Bu açılışı bana Süzer Holding’de uzun süre birlikte çalıştığımız ve şimdi TEGV’de görev alan İpek Hanım ve Adım Adım’ın kurucusu Itır söyleyince gitmem farz oldu.
Bu açılışın davetiyesi
Bilmeyenler için TEGV’i biraz anlatayım. Web sitesindeki misyon ve vizyonundan alıntı yaptım. Daha fazla bilgi için web sitelerine girebilirsiniz: https://tegv.org/
TEGV’in Misyonu:
İlköğrenim çağındaki çocukların çağdaş ve evrensel değerler ile cumhuriyetin temel ilkelerine sahip, donanımlı ve nitelikli bireyler olarak yetiştirilmeleri amacıyla devlet tarafından verilen temel eğitime destek olmaktır.
(Bu misyonu gerçekleştirmek için bilim ve sanat alanlarında okul sonrası eğitim almalarını sağlayan Türkiye’nin farklı illerinde kendi binaları var)
TEGV’in Vizyonu:
Etkin ve fark yaratan eğitim programları ve sürdürülebilir yapısı ile ülkemizdeki her çocuğun erişebileceği bir STK olmak.
Törende resmi konuşmaların sonrasında ise yukarı kata çıkıp Tasarım ve Beceri Atölyesi’nin resmi açılışına katıldık. Kurdele kesildikten sonra içeri girip çocukların becerilerini nasıl geliştirdiklerine bire bir tanık olduk. İşte atölyeden bazı kareler:
Tasarım ve Beceri Atölyesi’nde çektiğimiz bir kare
Adım Adım’ın kurucusu Itır ve annesi Kaysu Hanım'la çektiğimiz selfie
TEGV’de çocukların eğitimi için emeği geçen herkesi tebrik ediyor, ülkem adına teşekkür ediyorum. Tasarım ve Beceri Atölyesi’nin açılışından sonra tekrar giriş katına inip çocukların hazırladıkları harika Çerkez dansına tanık olduk. Rahmetli anneannem Çerkez kökenli olduğu için bu danslar ekstra hoşuma gitti. Tabii Çerkezlerin enerjik dansları da şahsen çok hoşuma gidiyor. İşte bu gösteriden resim ve videolar:
Açılıştan sonra otele geri döndük. Ben stant alanına gittim, TİDER’in standını ziyaret edip sonra fuaye alanındaki Adım Adım 5 çayı etkinliğine katıldım. Orada gördüğüm tüm dostlarla keyifli bir sohbet sonrasında Adım Adım Runatolia açılış etkinliğine katıldık. Bu etkinlikte Minik lakabıyla Tayyar ve Adım Adım’ın başkanı Kıvanç’ın ortaklaşa yaptığı sunumlarda bence dozajı çok iyi ayarlayarak güzel bir açılışa imza attılar. Dozajı iyi ayarlamaktan bahsediyorum çünkü içeride bulunan herkes hala İdlib’te yaşanan facianın etkilerini hissediyordu. O yüzden tam bir eğlence formatına girmeden, ancak insanları pozitif bir atmosferde tutarak keyif veren bir etkinliğe imza attılar.
TİDER’in genel müdürü Nil Hanım ve yöneticisi Özgül Hanım ile bu etkinlikte çektiğimiz bir kare
21 km startı
Sonrasında hep beraber yemeğe inip Adım Adım dostlarımızla akşamı yemeği yedik.
Ertesi gün de sabah erken saatte kalkıp 7 gibi kahvaltıya indik. Sağlam bir kahvaltının ardından Deniz’in tekerlekli sandalyesini itecek grup olarak lobide toplandık ve hepimiz bir minibüsün içinde koşu alanına gittik. Bu harika insanların bulunduğu Deniz’in tekerlekli sandalye ekibi başta Murat Deniz Ersen olmak üzere, Celal Sümer, Savaş Arson, Gamze Erdemir, Tanyar Ablak, Ebru Tüzüner Ağva, Altar Ağva ve Gözde Uysal’dan oluşuyor. Burada Celal Sümer’in efsaneleşmiş repliğiyle hislerimi ifade edeceğim: Ne güzeldir böyle harika insanlarla sevgili Deniz’e eşlik etmek!
İdlib’te yaşanan faciadan dolayı Ruanatolia’da da bu sefer herhangi bir müzik veya eğlence yoktu. Yine de insanlar toplu halde spor yapacakları ve STK’ları için kampanyalarını devam ettirecekleri bir ortam oluşturmuştu. Birçok dostumuzla sohbet ettikten ve resim çektirdikten sonra artık koşu için hazırdık.
Koşu öncesi Deniz’in ekibi olarak çektiğimiz bir kare
TİDER gönüllüleri olarak çektiğimiz resim
TİDER’in eski ve yeni gönüllüleri bir arada
Deniz’in tekerlekli sandalye ekibi olarak startta yerimizi aldık ve 21 km koşucuları çıkış yaptıktan sonra biz de startımızı coşkulu alkışlar eşliğinde aldık.
Start aldığımızda çekilmiş kare. Bu harika resim Adım Adım dostlarımızdan Mehmet Vanlı tarafından çekildi.
Bu da start’taki videomuz
21 km’yi herhangi bir aksama veya sakatlık olmadan tamamladık. Güzel güzel sohbet ederek, arada durup resim çektirerek yaklaşık 3 saatlik bir sürede bu koşuyu bitirdik. İşte koşu sırasında çektiğimiz bazı kareler:
Bir önceki seneden daha hızlı bir sürede bitirdiğimiz bu koşunun varışı da başlangıcı gibi görkemli oldu.
Koşu sonrası otelimize geri döndük ve bu son kareyi çektik:
Sonrasında vakit kaybetmeden köfte ekmek dağıtılan yere gittik. Köfte ekmekle karnımızı doyurduktan sonra grup olarak vedalaştık. Hemen ardından odama gidip hazırlıklarımı tamamladıktan ve çıkış yaptıktan sonra bir Antalya klasiği olarak askerlik arkadaşım Ozan beni tatlı kızıyla aldı ve Lara’da Big Chefs’te bir şeyler atıştırmaya gittik. Sonrasında Konyaaltı sahilinde güzel bir sohbet eşliğinde yürüdük ve ardından civarda Adana menşeli Özkaymaklı restoranda harika bir süzme kaymaklı kadayıfın keyfini çıkardık. En son evlerine uğradık ve ardından, sağ olsunlar, beni havalimanına bıraktılar.
Her şeye rağmen yaşamdan kopmamak
2000-2001 senesinde yaptığım askerlikten beri tanıdığım Ozan’ın iki harika çocuğu var. Eşini birkaç sene evvel kanserden kaybettiği için çocuklarını tek başına büyütüyor. Gerçekten çok takdir ettiğim dostlarımdan. Bir tarafta ailesini dağıtan erkekler var, diğer tarafta tek başına çocuklarını büyüten Ozan gibi fedakâr babalar... Helal olsun.
Havalimanının önceki senelere göre nispeten boş olduğunu gözlemledim. Esasında tüm yaşanan facialardan sonra bile gerek Runatolia’da gerekse Antalya’nın farklı yerlerinde bu kadar kişinin olmasını, insanların ne olursa olsun yaşamdan kopmama isteklerine bağlıyorum.
Bundan daha kötüsü herhalde olmaz dediğimiz anda her zaman daha da kötüsünü yaşadığımız günlerden geçiyoruz. Yaşadığımız ekonomik kriz ortamı yetmezmiş gibi bir de İdlib’te onlarca askerimizin ölümüyle sonuçlanan olaylar, sınırlarda yaşanan göçmen krizinin artarak devam etmesi ve felaketlerin felaketi olarak adlandırabileceğim Koronavirüsü krizi kapıda. Of aman of.
O yüzden Runatolia gibi soluklanabileceğimiz ve bizlere insanlığımızın değerini hatırlatan bu etkinlikleri önemsiyoruz. Yaşanan tüm felaketlere rağmen hayat devam ediyor. Mücadeleye devam…
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...