Runatolia’da insani değerlerin hepsi bir arada!
Artık her sene adetten oldu. Mart ayının başlarında Runatolia’da hem TİDER adına düzenlediğimiz bağış kampanyamız için tüm gönüllülerimizle birlikte koşuyor, hem de Adım Adım organizasyonlarına katılıyorduk. Ancak bu sene geçen senelere göre farklı deneyimler yaşadık: Yardımseverlik, eğitim, dostluk, kişisel gelişim ve sporun hep bir arada olduğu, her anlamda harika bir organizasyondu.
Yurtdışından 28 Şubat perşembe gecesi geç saatte memlekete geldim. Ertesi sabah hiç vakit kaybetmeden, hazırlıklarımın da zaman alması nedeniyle sadece 2 saat uyuyarak Antalya’ya uçtum. Kafamın yoğun olmasından dolayı uçakta da bir türlü uyuyamadım. O yorgunluk Adım Adım dostlarını ve TİDER gönüllü ve profesyonellerini Antalya Havalimanı’nda görünce yok olup gitti. Mutluluğun sağladığı adrenalinle bir anda enerjim üst seviyelere çıktı.
Bir Adım Adım klasiği olarak Ali’nin organize ettiği minibüse bindim. Uğraşsak bu kadar denk getiremezdik; minibüste TİDER profesyonellerinden Bengü ve Burak’ın dışında Adım Adım’dan Itır, Gözde ve Kıvanç’la karşılaştım. Gözde’yle sohbet ederken serebral palsili Deniz’in tekerlekli sandalyesini 21 km’lik parkurda iteceklerini söyledi ve o an içinden geldiği gibi sordu: “Bize katılmak ister misin, Serhan?”
21 km sürprizi!
Ben de Gözde’ye 10 km koşmak için organize olduğumu ancak onlarla Deniz’in tekerlekli sandalyesini 21 km itebileceğimi söyledim. Bu konuda beni motive eden iki unsur vardı. Öncelikle Deniz’i önceki senelerden tanıyorum. Çok tatlı ve akıllı bir çocuktur. Onu mutlu etme ve onunla sohbet etme fikri hoşuma gitti. Ayrıca tabii senelerdir tanıdığım sevdiğim, saydığım ve değer verdiğim Adım Adım dostlarımızla eğlenerek koşmak da güzel fikirdi.
Ancak yine de temkinli yaklaşarak “Son dakika parkurumu değiştirebilir miyim, bir bakalım” dedim. Bizi havalimanından alan minibüs doğrudan koşu kitlerini alacağımız Terra City AVM’ye gitti.
Koşu kitlerini aldığımız en üst kata çıktık ve her zamanki dizilişle bizi karşılayan organizasyon ekibinden kendi koşu kitimi almak için yetkililerle konuşmaya başladım. İlginç bir şekilde ismimi bir türlü kayıtlarda bulamadılar. Bunun üzerine sil baştan parasını ödeyip 21 km’ye kaydımı yaptırdım. Sonrasında da o avlu içinde bulunan koşu çipimi ve çantamı almak için ilgili yere giderken Gözde’yi tekrar gördüm ve gülümseyerek ağzımdan şu sözcükler döküldü: “Kaydımı bulamadılar. 21 km’ye kaydoldum. Sizinle koşmak kaderimde varmış.” :)
Adım Adım dostlarına mesajım
Sonrasında AVM’de olmanın avantajıyla koşu için eksikliklerimi tamamlayıp bizi bekleyen minibüse bindim ve otelin yolunu tuttuk.
Antalya’daki Akra Barut Oteli bu organizasyona sürekli gelenlerde adeta bir “eve dönüş” hissi yaratıyor. Lobiye girdiğimiz anda Adım Adım’ın oluşturduğu atmosfer, birçok tanıdığa rastlamamız ve otelin misafirperver personelinin yaklaşımı kendimizi adeta evimizde hissettiriyor. O yüzden lobiye girdiğimizde neşemin bir kat arttığını hissettim. Uykum artık iyiden iyiye açılmıştı.
Odaya girer girmez bir daha uğraşmamak için valizimi yerleştirdim. Sonrasında da aklımda olan mesajı Adım Adım grubuna aşağıdaki e-posta ile attım:
Sevgili Adım Adım Dostları,
Sizlere iki güzel haberi geçen e-postamda vermiştim. Akabinde TİDER (Temel İhtiyaç Derneği) olarak Türkiye’de ilk defa bir Gıda Bankacılığı Zirvesi’ni 21 Şubat tarihinde düzenledik. Her anlamda harika geçti! Kaçırdıysanız hiç sorun değil, ikinci zirveyi 20 Şubat 2020 tarihinde yapacağız. Bekleriz Daha fazla detay için etkinlik sonrası yazdığım blog yazısını okuyabilirsiniz: https://www.serhansuzer.com/tr/turkiyenin-ilk-gida-bankaciligi-zirvesi-ile-muhtesem-baslangic
Bir de bugün saat 16.00’da ve yarın saat 14.30’da “Sıfır Atık” konulu iki konuşmayı Akra Oteli’nin Akasya Salonu’nda (M Katı) yapacağım. Bu konuşmanın ‘teaser’ı anlamında aşağıda iki görseli sizlerle paylaşmak isterim. Birincisi 2014 yılından beri oturtmaya çalıştığımız TİDER’in israfı önleme vizyonu. İkincisi de Bozcaada’da yaptığımız tatbikat sonrası bana göre çok şey anlatan bir kare.
“Sıfır Atık” konusu ilginizi çekiyorsa, bekleriz
Bu vesileyle tüm STK Kardeşlerimize Runatolia’da iyi bir kampanya dönemi dilerim.
Sevgi ve sağlıcakla kalın…
H. Serhan Süzer
TİDER Kurucu Başkanı
Not: TİDER olarak nihai amacımız “İsrafı önleyerek yoksulluğu sona erdirme” modelimizi kamu, özel sektör ve STK işbirliğiyle oluşturabilmek. Bu anlamda STK dayanışmasını çok önemsiyoruz.
‘Sıfır Atık’ konuşması ve sunumumuz
Bu mesajı attıktan sonra lobiye inip Adım Adım dostlarımızla yolun karşısındaki kafe-restoranlardan birine öğle yemeği yemek için gittim. Yemekten sonra saat 16.00’daki konuşmamın hazırlıklarını tamamlamak üzere otele geri döndüm. Size bir fikir vermesi açısından Adım Adım’ın Runatolia organizasyonunun görselini aşağıda paylaşmak isterim:
Hazırlıkları TİDER profesyonelleri ve gönüllülerinin desteğiyle tamamladıktan sonra 1 saat süren konuşmamı yaptım. Açıkçası 2 saatlik uyku ve tüm yorgunluğuma rağmen kendi beklentilerimin üzerinde bir konuşma oldu. O salona girince, o etkileşimle insan canlanıyor. Sunumda kullandığım görselleri de bu vesileyle sizlerle paylaşmak isterim.
Bir saat çok çabuk geçti. Çünkü çok soru geldi. Sohbet havasında geçen bu sunumda özellikle iki gün sonra tekerlekli sandalyesini iteceğim Deniz’in ve TOG’un kurucularından ve hâlihazırda yönetim kurulu eş başkanlığını yapan Suzan Bayazıt Hanım’ın soruları ve yorumları hoşuma gitti. Sohbet havasında geçen sunumdan sonra hızla odama çıktım. Ardından programda benden hemen sonra yer alan Gözde’nin yoga seansına katıldım. Açıkçası bu planladığım bir şey değildi, ama söz verdiğim için gecikmeli de olsa katıldım.
Sonrasında odama çıkıp bazı işlerimi halledip duş aldım ve ardından Adım Adım dostlarıyla akşam yemeğine Antalya’nın meşhur restoranı 7 Mehmet’e gittik.
“Ekşi” bir yoga deneyimi :)
Ertesi gün deliksiz ve güzel bir uykudan sonra neşem yerinde bir şekilde kalktım. İlk iş fitness salonuna indim. Uzun süredir spor yapamamaktan üzerimde biriken pası bir anlamda sporla attım. Spordan sonra duş alıp kahvaltıya indim. Orada da Adım Adım dostlarımıza rastladım. Beraber kahvaltı yaptıktan sonra balo salonundaki TİDER standına gittim. Hemen sonrasında yine söz verdiğim gibi Gözde’nin yoga seansına gecikmeli de olsa katılabildim. Halimiz çok komikti. Oda tıklım tıklım dolu olduğu için beni, benden esneklik anlamında çok daha kötü durumda olan ve yapılan her harekette ahlayan 4 hamlaşmış erkeğin ortasına koydular. Bir de odanın için tepeleme dolu olduğu için kiminin tıslaması, kiminin ayak kokusu, kiminin de grup çalışmasın sırasında terlemiş ayaklarıyla muhatap olmam bu yoga seansının benim açımdan çok parlak geçmemesini sağladı. Yine de halime gülerek ve bazı dostlarla sohbet ederek keyfini çıkardım diyebilirim. Tabii yoga konusunda benden çok daha kötü durumda olan erkeklerin varlığını fark etmem beni bu konuda cesaretlendirdi. Olmayan yoga kariyerim bu anlamda fena başlamadı diyebilirim.
Sonrasında hızlıca balo salonundaki TİDER standına tekrar uğradım. Her şeyin gayet güzel gittiğini gözlemledikten sonra gönül rahatlığıyla enerji sektörü gazetecilerinden Hasan Bey ve Işık Hanım’la öğle yemeğine çıktım. Otelin karşısındaki restoranlardan birine gittik. Sektör ağırlıklı güzel bir sohbetten sonra otele geri döndüm. Son hazırlıkların ardından Sıfır Atık konuşmamı ikinci kez yaptım. Bu sefer TİDER gönüllüleri ağırlıklı bir izleyici kitlemiz vardı. Tabii salonda birbirinden değerli birçok konuğumuz da konuşmamı dinledi. Yine bol sohbetli interaktif bir konuşmanın ardından sunumumu paylaştım.
Dostlardan harika hikâyeler
Bir gün önce olduğu gibi, bu konuşmadan sonra da yanıma birçok kişi geldi ve onların kişisel sorularını yanıtladım. Ardından kendimi saat 16.30 gibi başlayan Adım Adım kokteylinde buldum. Burada yine birçok dostla sohbet ettikten sonra 17.00’de başlayan programa dahil oldum.
Yaklaşık 1,5 saat süren programda Renay, Itır, Tanyar ve Kıvanç’ın önderliğinde yine birbirinden unutulmaz anlara tanık olduk. Harika hikâyeler dinledik. Umutla dolduğumuz bu akşamdan sonra odalara çekilip duş alarak hazırlığımızı tamamladıktan sonra akşam 19.30 gibi gönüllülerimizle buluştuk. 25 kişi hep beraber balıkçıya gittik.
Leziz balık ve mezeleri yerken bir yandan masada koyu bir sohbet dönüyordu, herkesin neşesi yerindeydi. Akşam 11’e doğru masadan kalkıp otele döndük. Hep beraber oteldeki caz bara eğlenmeye gittik. Bütün haftanın yorgunluğu olduğu için grubu o akşam orada bıraktım ve odama dinlenmeye çıktım.
Ertesi sabah 6.45 gibi kahvaltıya indim. Bir gece önce sözleştiğimiz gibi oranın en büyük masasını gönüllülerimiz tutmuştu. Kahvaltımızı tamamlayıp bütün gönüllülerimizi uğurladıktan sonra saat 8 gibi Deniz ve itici güçteki Adım Adım dostlarımızla buluştuk.
Minibüse binmeden evvel Deniz’le çektiğimiz içinde bağışçılarımıza mesaj olan kare.
Grupta kimlerin olduğunu hemen sırayalayayım:
Kıvanç Ergun, Itır Erhart, Gamze Erdemir, Gözde Uysal, Celal Sümer, Savaş Arson, Nihat Diler. Ardından hep beraber bir minibüsle alana gittik.
Minibüse binmeden evvel uzakdoğulu bu tatlı miniği görünce dayanamadım.
Yanına gittim ve annesiyle birlikte bu resmi beraber çektik.
Koşu sırasında doğan kariyer fikri
Alanda bizim TİDER gönüllüleri ve Adım Adım dostlarıyla vakit geçirdikten sonra 9.15 gibi start aldık.
TİDER profesyonelleri ve gönüllüleriyle çektiğimiz koşu öncesi resim. Herkesin keyfi yerinde.
Coşkulu bir havada başladık. Bu coşku baştan sona devam etti. Yolda sürekli grup içinde koyu bir sohbet vardı. Herkes ikili-üçlü-beşli gruplar halinde neşeli bir şekilde sohbete devam ettik. Yanımızdan geçen koşucular da bize hep güzel tezahüratlarda bulunuyorlardı. Koşunun bir bölümünde Deniz’in tekerlekli sandalyesini ben iterken Deniz kafasını kaldırıp bana “Serhan abi, sen ne iş yapıyorsun?” diye sordu. Ben de ona direkt “güneş enerjisi” dedim. Bunun üzerine Deniz’in gözleri parladı. Bana güneş enerjisiyle ilgili sorular sordu. Özellikle güneş enerjisinin uygulamalarını merak ediyordu, hatta konu bir ara güneş paneliyle çalışan akülü tekerlekli sandalyeye geldi. Derken bana Bursalı bir engelli vatandaşımızın yaptığı özel tasarımdan söz etti. Bunları Deniz’le konuşurken aklıma hemen bir fikir geldi. Deniz’i ürün geliştirme alanında uzmanlaşmış bir bilim insanı olarak gözümde canlandırdım. Koşunun ardından onunla bu konuyu konuştuk. Hayırlısı olsun.
Bir başka ilginç olay da parkurun bir bölümünde bizleri ‘transformer’ların karşılamasıydı. “Transformers” filmini seyredenler bilirler, araçların bir anda savaşçı robotlara dönüşmesi ve bu robotların kötülerle mücadele etmeleri üzerine kurulu bu meşhur film serisinin bizdeki canlandırması da gayet başarılıydı. Tabii transformer canlandırma kıyafetlerinin, maskesinin ve platform botlarının üzerinde olan kişinin ciddi bir sakala sahip olması aramızda “sakallı transformer” şakalaşmasına neden oldu. Buradaki resim çekme faslından sonra yolumuza devam ettik.
Yolun bir yerinde hareketli bir şarkıda kendimi halay çekerken buldum. Adım Adım dostlarıyla bu neşeli dakikalar kameralara şu şekilde yansıdı:
Profesyonel koşucuyla tempo ayarı
Sonrasında Itır’la sohbet ederken bana “birazdan maraton koşucuları yanımızdan geçecek hızını onlarla ayarlamak ister misin?” diye sordu. Tam bu sırada ilk sıradaki Afrikalı maraton koşucusu yanımızdan geçti. Tüh kaçırdık derken arkadaki ikinci sıradaki koşucu geldi. Ben de Itır’a “hadi koşalım” dedikten sonra yanından koşmaya başladık. Itır 15 saniye koştuktan sonra bıraktı, ben adamla koşmaya devam ettim. Yaklaşık iki dakika onunla koşarken biraz sohbet etme fırsatı buldum. Nefes nefese kalmış olan profesyonel koşucu benimle sohbet sayesinde nefesi düzeldi ve bana “İyi ki yanıma geldiniz, nefesimi ayarladım” dedim. Ben de iyi niyet temennilerimden sonra başarılar diledim, elini sıktım ve geriye doğru koşmaya başladım. Geldiğimde bizimkiler beni alkışladılar. 2 dakika boyunca profesyonel bir koşucuyla aynı tempoda koşmama inanamadılar. İçlerinden biri şakayla karışık “Vay, aramızda ne değerler varmış, farkında değilmişiz!” dedi. Bir diğeri, “Sendeki bu patlama gücü nereden geliyor?” diye sordu. Bu şakalaşmadan sonra gülerek yolumuza devam ettik. Tabii burada şahsım adına konuşmak gerekirse beni asıl şaşırtan şeyin 2 dakika beraber koştuktan sonra nefes nefese kalmamış olmamdı. Yani yaklaşık bir 5 dakika daha öyle koşabilirdim. Tabii hiç koşu antrenmanı yapmadığım göz önünde bulundurulursa 41 yaşında biri için hiç fena durumda değilim dedim kendi kendime.
Deniz’le koşarken arada soluklanıp çektiğimiz karelerden biri.
Hayvan sevgisi, insan sevgisi hepsi bir arada olan harika bir resim.
Koşu sırasında köpekler bize sürekli eşlik etti. Bizler onları seviyoruz, onlar da bizi. Sevgi karşılıklı
Koşunun finişi de koşu boyunca yaşadığımız keyifli anları taçlandırdı. Muhteşem bir karşılama, tezahürat ve konfetilerin arasında hepimiz el ele tutuşarak koşuyu bitirdik.
Koşuyu bitirdikten sonra Adım Adım dostları ve TİDER gönüllüleriyle beraber çektiğimiz kare:
Finiş sırasında beni en mutlu eden olaylardan biri de bizim TİDER gönüllülerinin beni karşılamasıydı. Bazıları koşunun sonunda koşuyla eşlik ettiler, bazıları da tezahürat yaptılar. Ben de onların bulunduğu bölümde hepsine ‘çak’ yapabildim.
Koşudan sonra araçların bizleri alacağı yere gittik. Minibüsümüze binip otele döndük. Otelde denize girmek için 14.00’te buluşmak üzere sözleştik. Tam Deniz’le vedalaşırken bana “Serhan abi, sana bir şey söyleyeceğim” dedi. Sonra annesine döndü ve “Kamerayı açar mısın? Bunu kameraya karşı söylemek istiyorum” diye ekledi. Ardından şöyle bir görüntü kayda geçti:
Sonrasında vedalaştık, odama çıktım, mayomu giydim ve Adım Adım dostlarımızla buluşup sahile indik. Buz gibi denize hep beraber indikten sonra havlularla köfte partisinin olduğu yere gittik. O yorgunluğun ve denize girmenin ardından köfte ekmek ve sodalı ayran harika gitti. Bu fasıldan sonra TİDER gönüllüleri ve Adım Adım dostlarımızla vedalaşıp odama çıktım ve hızla duşumu aldım, valizimi hazırladım, aşağıya inip otelden çıkışımı yaptım ve daha önce organize ettiğim üç görüşmenin ilkiyle lobide buluşarak otelin karşısındaki bir diğer kafe-restorana gittik.
Dopdolu bir koşu serüveninin düşündürdükleri
Gün içerisinde görüşmelerimi tamamlayıp akşam 9 gibi havalimanının yolunu tuttum. Havalimanının CIP bölümünde uçakları rötar yapan yönetim kurulu başkanımız Hande Tibuk ve yönetim kurulu üyemiz Yasemin Ahıskalı’yla karşılaştım. Onlarla kısa bir sohbetten sonra herkes kendi uçağına gitmek üzere ayrıldı.
Uçaktayken muhteşem bir hafta sonu geçirmiş olmanın keyfiyle kafamdan şu düşünceler geçiyordu:
Antalya’daki Runatolia organizasyonu benim için her açıdan muhteşem geçti. İnsanları ‘sıfır atık’ gibi önemli bir konuyla ilgili üstelik iki kez bilgilendirebilmem, tüm TİDER gönüllüleri ve Adım Adım dostlarıyla vakit geçirebilmem, Deniz gibi harika bir çocuğu yakından tanıyabilmem ve onun 21 km’lik parkurda mutlu olması, TİDER’in organizasyonda yer alması ve kendini Adım Adım platformunda artık iyiden iyiye ifade edebilmesi, aklına fikrine güvendiğim arkadaşlarımla fikir alışverişinde bulunabilmem, kendi koşu potansiyelimi öğrenmem, iki gece rahat uyku uyuyabilmem, sezonun ilk denizine Antalya’da girmem ve son olarak TİDER adına bağış kampanyamızın hız kazanması. Daha ne isterim ki?
Unutmadan Runatolia’daki bağış kampanyamın detaylarını da hemen vereyim:
Sevgili Dostlar, TİDER’in israfı önleyerek yoksulluğu engelleyen modelini desteklemek istiyorsanız Runatolia’daki bağış kampanyama destek verin. Bağış için https://ipk.adimadim.org/kampanya/CC42959 linkine girebilirsiniz.
Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Son olarak bu vesileyle bir mesaj daha iletmek istiyorum: Geçtiğimiz cuma günü Dünya Emekçi Kadınlar Günü’yle ilgili herkesin güzel yorumlar yaptığını sosyal medyadan okudum. Bizler Eko Group ve TİDER olarak sadece sözde değil özde de kadınların işgücüne katılımı konusunun yılın 365 günü arkasındayız. Alın size bir örnek. Girişimlerimden biri olan EkoCCS’ten haber var:
Bir kez daha Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...