Sesini kaybeden süperstarlar kulübü
Geçen hafta hayatımda ilk defa Teoman’ın konserine gittim. Harbiye Açık Hava’daki konseri başladıktan sonra da büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Görüntüde Teoman, karşımızda sanki başka biri şarkı söylüyormuş gibiydi. Teoman’ın sesinin değiştiğine inanamadım. Sesi değişen sadece Teoman değil bu arada. Bu yaz bir sürü konsere gittim, “sesini kaybeden süperstarlar kulübü” kurulsa yeridir.
Teoman’ın şarkılarını çok severim ancak kendisini hiç canlı dinleme fırsatım olmamıştı. Kariyerine ara veren Teoman’ın Harbiye’de konseri olduğunu duyunca hiç tereddüt etmeden gitmeye karar verdim. Teoman ilk şarkıyı söylemeye başlayınca şaşırdım. Görüntüde Teoman vardı ve Teoman’ın şarkıları çalıyordu, ancak farklılaşmış ve kalınlaşmış bir ses duyuluyordu.
Takım elbise giymişti ve büyük bir enerjiyle sahne alıyordu. Belli ki konser vermeyi ve sanatını icra etmeyi özlemişti. Ayrıca son dönemde kitap çıkardı ve sürekli röportajlara, canlı yayın programlarına çıkıyor. Belli ki bir çaba içerisinde ve hayatını toparlamaya çalışıyor. Teoman’ın son dönemde Armağan Çağlayan’a verdiği röportajı paylaşayım:
Acı gerçeği kabullenmek
Konserinde kendisine eşlik edenler de gayet başarılı, özenle seçilmiş müzisyenlerdi. Özellikle ismini bilmediğim bir kadın solist, çıktı ve ortalığı dağıttı. Tabii iyi anlamda dağıttı ve büyük alkış aldı. Kadın solistinin sesi çok iyi, bence ciddi bir potansiyeli ve geleceği var. Her şey belli ki büyük bir özenle organize edilmişti. Ancak gel gelelim, Teoman’ın o alışılagelmiş tiz sesli performansından eser yoktu. İlk şarkısını söyledi, herhalde daha ısınıyor dedik. İkinci şarkısını yine kalın bir ses tonuyla söyledi herhalde ses sisteminde bir problem vardır dedik. Ancak üçüncü şarkıdan sonra acı gerçeği kabullenmemiz gerekti. Bana daha önce “Teoman’ın sesi değişiyor artık eski performansını bulamazsın” diyerek uyaran arkadaşıma “Ses değişir mi yahu, ses sestir” demiştim. Haklı çıktı. Hakikaten ses değişiyormuş. Bunun neden kaynaklandığını anlamaya çalıştım. Bu konuda “fazla viski veya puro içmekten olmuştur, sağlığına hiç iyi bakmıyor” gibi yorumlar aldım. Tabii bunun bilimsel bir açıklaması var mı bilemiyorum, ama insanların sesi yaş aldıkça hakikaten değişiyormuş.
Teoman’dan Kenan Doğulu ve Nilüfer’e
Ne yalan söyleyeyim, normalde çok keyif aldığım Teoman şarkılarından, konserde bu nedenle o kadar keyif almadım. Bunu kaç kişi fark etmiştir bilemiyorum ama, silme dolu olan Açık Hava Tiyatrosu’nda herkes Teoman’a sevgi ve saygısından şarkılarına her zamanki coşkuyla eşlik ediyordu. Teoman’ın bu durumunu başka şarkıcılarda da gözlemledim.
Bu yaz bir seri konsere gittim. Bunların arasında Kenan Doğulu ve Nilüfer’in de seslerinin eski alışılagelmiş şekilde çıkmadığını fark ettim. Özellikle Kenan Doğulu’ya çok üzüldüm. Onun da sesi Nilüfer gibi konser sırasında gidip geliyordu. Yani Teoman’ın durumundan biraz daha farklıydı. Teoman bütün konser boyunca farklı bir ses tonuyla, bir Türk Rockçısının klasik tavrıyla yırtınarak şarkı söylüyordu ancak bu ses tonuyla Teoman şarkıları aynı tadı vermemişti.
Kamuya mal olmanın getirdiği sorumluluk
Kenan Doğulu ve Nilüfer’in ise konser boyunca sesleri zaman zaman detone oluyor, başka bir ses tonuyla söylüyorlardı. Belki onların Teoman’dan farkı, bir süre sonra orijinal seslerine dönebilmeleriydi. Şahsen buna tanık olmak da hoşuma gitmedi. Nilüfer’in yaşı var, onu bir nevi anlıyorum, ancak Kenan Doğulu’nun bu genç yaşta bu durumda olması hoş değildi.
Kamuya mal olmuş sanatçıların kendilerine iyi bakmaları gerekiyor. Yaşamları boyunca sürekli üretmeleri ve sanatlarını icra etmeleri, kamuya karşı bir tür sorumluluk anlamına geliyor. Ses sanatçıları için ses tellerinin zarar görmesi ve artık şarkı söyleyememeleri hem kendilerini psikolojik açıdan zor duruma sokar hem de insanları kendi şarkılarından mahrum bırakırlar. O yüzden topluma sanatlarıyla büyük katkıda bulunan sanatçıların sağlıklı bir yaşam sürdürmeleri bana göre adeta bir kamu görevidir. Burada bazı şeyler genetiktir, bunu kabul ediyorum ama sesin her yaşta sağlıklı çıkması için en önemli kriter kendine iyi bakmaktır. Size ünlü soprano Soprano Magda Olivero'dan örnek vereyim. İşte genetik olarak güçlü ama daha da önemlisi kendine iyi bakmış ünlü bir sopranonun 42. yaşındaki ve 96. yaşındaki performansları: https://www.instagram.com/reel/DBeT2HQxerK/?igsh=ZHNuYjJ0a3ZscGE2
Beğeni sıralamama göre izlediğim konserler
Tüm bunları söylemişken gittiğim konserler ve ilgili sanatçılar hakkında ne düşündüğümü aşağıda paylaşmak isterim. Önümüzdeki sene bu sanatçıların konserlerine gitmek isterseniz size fikir verebilir. Beğenme sırasına göre aşağıda sıralıyorum. En beğendiğim şarkıcıyı birinci sıraya koyarak başlıyorum:
1) Imany (Harbiye Açık Hava): Kıyafetler, ışık gösterisi, dinamik bir şekilde çalınan çellolar ve Imany’in buğulu sesiyle söylediği muhteşem şarkılar tam bir şölendi. Bu sene gittiğim en güzel konserdi.
2) Karsu (Harbiye Açık Hava): Karsu, Türkçe ve İngilizce repertuarını muhteşem sesi ve tarzıyla seslendirdi. Ayrıca orkestrası da çok iyiydi. Özellikle konseri sırasında saksafon ve elektrogitar atışması yaşandı. Karsu’nun sempatik kişiliği ve kırık Türkçesi’yle yaptığı espriler geceye neşe kattı.
3) Goran Bregovic (Uniq Istanbul): Balkan müziğini şahsen çok severim. Bu türü, Balkan müziğinin üstadı Goran Bregovic’ten dinlemek tam bir keyifti. Benim için bir ilkti. Bregovic’in klasik şarkılarını sakince dinlerken, hareketli parçalarında kendimizi dans ederken bulduk, duygu yüklü şarkılarının nameleri ise ruhumuza işledi. Ayrıca kalabalık müzik grubuyla sahneye çıktı, Bregovic. Müziğin her alanında başarılı olan özellikle hareketli parçaların ustaları Romanlar, üflemeli çalgılardaki yeteneklerini konuşturan eski Yugoslavya ekolü müzisyenler ve özellikle duygu yüklü şarkılarda ortaya çıkan ve insanın kanına işleyen şarkıları söyleyen Balkanlardan gelen olgunluk yaşlarındaki teyzeler. Her biri Goran Bregovic'in muhteşem Balkan ezgilerini oluşturan mozaiklerdi ve konsere renk kattılar.
4) Zeynep Bastık (Harbiye Açık Hava): Zeynep Bastık’ın şarkılarını ve tarzını beğenirim. Ancak Harbiye konserinde çıtayı bu kadar yükselteceğini düşünmemiştim. Kostümler, dekor, ışıklar ve dansçılar. Hepsi ince düşünülmüş ve prodüksiyona büyük emek verilmişti. Bunun sonucunda ortaya Zeynep Bastık’ın pozitif kişiliğini yansıttığı gerçek bir görsel şölen çıktı. Bastık’ı tebrik eder, ilgilenenlere de tavsiye ederim.
Zeynep Bastık gittiğim tüm konserlerde olduğu gibi Harbiye Açık Havayı hınca hınç doldurmuştu.
5) Yaşar (Harbiye Açık Hava): Yaşar en beğendiğim erkek şarkıcılarından biridir. Sesi buğulu, şarkıları çok güzeldir. Ancak bu konserine pek bir emek verilmemişti. Gayet doğal bir şekilde “güneş gözlüğünü takıp (sahne ışıklardan rahatsız olmuş olabilir) gitarını alıp çıktı” gibi bir durum vardı. Bir de galiba konser öncesi iki duble bir şeyler içmiş gibiydi. Konuşurken arada sırada dili sürçüyordu. Allah’tan sesi yerindeydi ve Yaşar’ı dinlemek gerçekten keyif verdi.
Yaşar'ın konserinde de Harbiye Açık Hava ağzına kadar doluydu.
6) Kenan Doğulu (Galatasaray Adası): Galatasaray’ın şampiyonluk etkinliğinde izlediğim Kenan Doğulu neşe dolu şarkılarını seslendirirken keyif aldım. Ancak Kenan Doğulu’nun da sesi her ne hikmetse gidip geliyordu.
7) Nilüfer (Çeşme Açık Hava): Çeşme Açık Hava Tiyatrosu, Harbiye Açık Hava gibi keyifli ve kompakt değil. Seyirciyle sanatçı arasındaki mesafe fazlaydı. Konser sırasında son dönemde yaşadığı olaylardan etkilenmiş bir Nilüfer izledik. Üzgün gibiydi ve tadı yoktu. Sesi de aynı Kenan Doğulu gibi gidip geldi. Yine de Nilüfer’in o buğulu harika sesini zaman zaman dinleyebildik. O bile bana yetti. 70 küsur yaşında Nilüfer’e maşallah diyoruz.
8) Teoman (Harbiye Açık Hava): Teoman’la ilgili görüşlerimi yukarıda yazdım. Bunun üzerine söyleyecek bir şeyim yok. Her şeye rağmen Teoman şarkılarını dinlemek güzeldi.
Önümüzdeki yıl için favorilerim
Bu sene bir sebeple gidemediğim ve önümüzdeki sene gidebileceğim konserleri de sıralıyorum: Gypsy Kings, Pink Martini, Göksel, Levent Yüksel, Aşkın Nur Yengi, Candan Erçetin, Buika, Ludovico Einaudi. Tüm bunlar arasında hem stand-up gösterisiyle hem de sesiyle fark yaratan Ata Demirer’i yine başa yazıyorum. Bana göre Ata Demirer Türkiye’nin en başarılı stand-up’çısı. Hem taklit yeteneği var, hem esprileri komik hem de güzel bir sesi ve müzisyen tarafı var. Önümüzdeki sene onu da Harbiye Açık Hava’da izlemek isterim.
Hayatla ilgili bu kadar koşuşturmacanın arasında bize keyif verecek şeylere de vakit ayırmamız gerekiyor. Yılın son çeyreğinde herkese keyifli günler diliyorum.
Etiket: anı
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...