Suya kavuşturan güneş enerjisi
Geçen yazımda dedemi gerçekten mutlu edecek işlere başladığımdan bahsetmiştim. Bugün ise bu bağlamda ülkemiz tarımına kazandırmaktan büyük mutluluk ve haz duyduğum projelerimizden birini sizlerle paylaşacağım. Geçen sene Nisan ayında, katma değer üretme yolculuğumuzun durağı bu kez Niğde idi.
Niğde’de güneş enerjisi ve biyogaz projeleri için bulunduğumuz sırada valilikte çalışan bir yetkili bize Şanlıurfa’da tanıdıklarının olduğunu ve bölgedeki elektrik sorunu yüzünden tarımsal sulama yapamadıklarını, bu kişilerin güneş enerjisiyle ilgilendiklerini ve kendisiyle temasa geçtiklerini söyledi.
Bildiğiniz gibi Doğu bölgelerimizde kayıp kaçak ciddi bir sorun. Oradaki dağıtım firması, Dicle EDAŞ (DEDAŞ) şirketinin kayıp kaçağı engelleyemediği için birçok yerde Trafo Merkezini kapatması sonucu kaçak elektrik kullanan ve kullanmayan herkes elektrikten mahrum kalıyor. Yani bir anlamda kurunun yanında yaş da yanıyor. Yanlış anlamayın, burada şu hatalı demiyorum. Sadece aşırı önlemden dolayı bölge halkı ciddi sorun yaşıyor. Yine de kayıp kaçak oranını belli bir seviyenin altına düşüremiyorlar. Elektrik olmayınca pompalar çalıştırılamadığından tarımsal sulama için yeraltından su çekilerek sulama yapılamıyor. Bunun sonucunda, yalnız 2014 senesinde kavurucu yaz sıcağına bağlı olarak 150 bin hektar alan yanmış. Ürünler helak olmuş.
Ben de bu tip taleplere her zaman açık olduğumuzu, GES beslemeli tarımsal sulama projesi hiç yapmadığımızı, ancak böyle bir şeyi gerçekleştirmenin mühendislik açısından bizim için zor olmayacağını belirttim. Bunun üzerine bir sonraki gelişimizde bizi Urfalı çiftçilerle tanıştırdılar.
Urfalı genç çiftçilerle Niğde’de yaptığımız görüşme sonrasında gerekli bilgileri aldık ve ardından onlarla temasımızı sürdürdük. Bütün bilgilerin derlenip toparlanmasından sonra ilgili arkadaşlarımız ön inceleme için bizzat arazinin olduğu yere, Suriye sınırındaki Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesine gittiler.Bütün tetkikler sonuçlandıktan sonra, 1 hafta içerisinde işin mühendisliği ve planlamasını tamamladık. Bu projeyi Alman Lorentz firmasıyla yakın bir çalışma içerisinde yürüttük. Lorentz pompalarını tanımlamak gerekirse, sulamanın Mercedes’i, BMW’si diyebiliriz. Biraz pahalı olsalar da, kaliteli olmalarının yanı sıra yüksek performansa sahipler. Güneş panelinde ise satış hacmi bakımından dünya çapında ilk 5 içerisinde yer alan Çinli Jinko firmasının ürünlerini kullandık. Bugün gelinen noktada, Almanlar bile fiyat – verimlilik analizi sonuçlarını göz önünde bulundurarak projelerinde Çin üretimi panellere yer vermekte. Proje için seçtiğimiz pompa DC olduğundan ek olarak inverter kullanımına da gerek kalmadı. Konstrüksiyon malzemeleri ve kabloları ise yerel piyasadan temin ettik. Her zaman olduğu gibi bütün hesaplama ve planlamaları en ufak hataya yer vermeyecek şekilde yaptık.
Bütün bu hazırlık aşamasının sonrasında ise projeyi ayrıntılı bir şekilde Urfalı çiftçilerle paylaştık. Maliyeti nasıl karşılayabileceklerini konuştuk. Doğrudan ana merkezleriyle temasa geçerek İstanbul’daki 2-3 bankayı onlara yönlendirdik. Sonuçta, Garanti Bankası’nda karar kıldılar. Garanti Bankası’nın ödemeyi yapmasının ardından projeyi gerçekleştirme aşamasına geçtik. Nisan ayının ikinci yarısında itibaren aşırı sıcakların başlayacağını ön gördüğümüzden ve bu süre zarfında mutlaka sulamaya başlanılması gerektiğinden bir anlamda zamanla yarışıyorduk.
Ortaya çıkan sonuç mu? İlgili video’yu aşağıda bulabilirsiniz:
Bütün bu çabalarımızın başarılı sonuç vermesiyle 850 m2’lik bir alanı kapsayacak şekilde 65 kW kapasiteye sahip bir Güneş Enerji Santrali (GES) kurduk. Aynı GES sayesinde üretilen elektrikle 30 kW’lık pompayı çalıştırarak yerin 80 metre altından günde 1.200 ton su çekme kapasitesine sahip entegre bir sistemi hayata geçirdik ve Urfalı çiftçilerin hizmetine sunduk. Bu entegre sistem sayesinde artık 450 dönüm arazi yalnızca güneş enerjisi kullanılarak sulanabilmekte. Sulama gündüzleri yapıldığı için ek bir batarya sistemine de gerek kalmadı.
Bu projenin bir başka özelliği ise kullandığımız 30 kW’lık Lorentz pompanın tek pompa olarak kendi kategorisinin en büyüğü olmasının yanı sıra, yine kendi kategorisinde Türkiye’nin en büyük tarımsal sulama projesi olmasıdır.
4 gün boyunca gece gündüz demeden yaptığımız çalışmaların sonucunda santrali kurduk. Pazar günü saat 18:45’te bütün işimiz bittiğinde güneş batmak üzere olduğundan ilk denemeyi ertesi güne bıraktık.
Sabah saat 9’da sistemi açtığımızda çıkan suyu gördüğümüz an hepimiz müthiş bir keyif ve gurur duyduk. Suyun debisi o kadar yüksekti ki, bizimle birlikte orada bulunan arazi sahiplerine ilk olarak suyun çıkış noktasına ‘damla sulama’ sistemi entegre edip bu çıkan suyu verimli kullanmanız gerekir” dediğimi hatırlıyorum. 2 hafta sonra ise Şanlıurfa Valisinin de katılımıyla resmi açılışı yaptık.
Bu kurulan sistemin birçok kişiye örnek olduğunu memnuniyetle görüyoruz. Sistemi kurduktan sonra bize de birçok yerden talep geldi ve gelmeye devam ediyor. Şirketimizde bir tarımsal sulama birimi bile kurduk. Bir tarım ülkesi olan Türkiye’de şebekeden bağımsız kendi elektriğini üretmek isteyen birçok çiftçi, tarım kooperatifi, sulama birlikleri, belediyeler, kaymakamlıklar bu sisteme ilgi gösteriyorlar.
Böyle bir sistem, çiftçileri sulama imkanına kavuşturmanın yanı sıra, pamuk gibi katma değerli, iyi fiyata satabilecekleri ürünleri destekleyebilecek bir mekanizmanın oluşmasına da katkı sağlıyor. Yaptığımız bu işten her anlamda huzur duyuyor ve bu tip projeleri gerçekleştirip sonuçlarını gördüğümde daha da motive oluyorum.
Bir sonraki yazımda beni benzer şekilde motive eden bir başka işimizi paylaşacağım. Kurucu Başkanı olduğum Temel İhtiyaç Derneği’nin Soma’nın Yırca köyünde gerçekleştirmiş olduğumuz kırsal kalkınma projesini sizlere aktaracağım.
Etiket: ekoloji
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...