Tenisin gelmiş geçmiş en büyüğü Djokovic oldu

Geçmişte teniste gelmiş geçmiş en büyük kim olacak başlıklı bir makale kaleme almıştım. Roger Federer, Rafael Nadal ve Djokovic’i kıyaslayan bu yazımda en büyük sıralamasında ilk temennim Federer, ikinci temennim Nadal diye yazmış ve son olarak Djokovic’i saymıştım. Bu sene, Djokovic Paris 2024 Olimpiyatlarında kazandığı altın madalyayla istatistiksel olarak gelmiş geçmiş en büyük tenisçi olduğunu ispatladı.

2020 yılında https://www.serhansuzer.com/tr/tenisin-gelmis-gecmis-en-buyugu-kim-olacak linkinde okuyabileceğiniz blog yazımda tenis tarihinin son 20 senesine damga vurmuş ve gelmiş geçmiş en iyi istatistiklere sahip 3 tenisçi, Federer, Nadal ve Djokovic’i kıyaslamıştım. Birbirlerinin dönemine denk gelmeleri şanssızlık mı, yoksa yaşanan ekstra motivasyon ve rekabetten dolayı şans mı, bilemeyiz ama 2020 senesinde gelmiş geçmiş en büyük kim olacak yazısını yazdığımda grand slam istatistikleri şöyleydi: Federer 20, Nadal 20, Djokovic 17.

Yani Federer ve Nadal eşit durumda ve 20 grand slam bariyerine ulaşmış, Djokovic arkadan takip ediyordu. Grand slam’lerden sonra bana göre en önemli kriter olimpiyat madalyasıydı. Olimpiyat madalyalarında da son durum şu şekildeydi:

Federer, 2008 Pekin Olimpiyatları'nda İsviçre adına çiftlerde altın madalya ve 2012 Londra Olimpiyatları'nda da teklerde gümüş madalya kazanmıştı.

Nadal ise 2008 Pekin Olimpiyatları’nda teklerde ve 2016 yılında Rio de Janeiro Olimpiyatlarında çiftlerde altın madalya kazanmıştı.

Djokovic’in ise 2024 Paris Olimpiyatları’na kadar tek olimpiyat başarısı 2008 yılında Pekin Olimpiyatları’nda kazandığı bronz madalyaydı.

2020’deki değerlendirmem

2020 tarihinde teniste en büyüğün kim olacağına dair yazdığım yazının son bölümünde ise hislerimi dillendirmiştim:

İsterse tüm istatistiklerde geride olsun, Federer’in yeri başka. Bence Muhammed Ali boks için, Michael Jordan basketbol için neyse Federer de tenis için o. Oynadığı süre boyunca hep tenisin zirvesinde oldu. 40 yaşına geldi, hala sıralamada ilk beşte. Aralarındaki en kaliteli ve en iyi rol modeli de hep o oldu.

İngilizcede “GOAT” tabiri vardır. “Greatest of All Times” yani “Tüm Zamanların En İyisi” tabirinin kısaltılmışı. Bana göre GOAT olmanın tek kriteri istatistik değildir. Asıl kriter kaç kişiye ilham verdiği ve ne kadar insanın kalbine girebildiğidir. O yüzden bu yarış nasıl sonlanırsa sonlansın tenisin GOAT’u Federer’dir.

2020 sonrasında Federer ve Nadal

Bu yazımdan sonra maalesef Federer hiçbir grand slam kazanamadı ve 23-25 Eylül 2022 tarihinde Londra'da oynanan Laver Cup ile profesyonel kariyerini sonlandırdı.*

İstatistiksel açıdan en büyük Federer olsun, o olmazsa bari Nadal olsun temennilerime karşın, Rafael Nadal’ın da kariyeri 2020 yılında Fransa Açık turnuvasında Djokovic’e karşı kazandığı final maçından sonra geçmişini arattı diyebiliriz.

Ertesi sene Nadal yaşadığı şanssız sakatlıklardan dolayı hiçbir grand slam kazanamadı. Nadal önce sol kalçasında kas yırtığı sakatlığı yaşadı, sonrasında da sırtından sakatlandı. Yaşadığı uzun rehabilitasyon programlarından sonra Nadal durumu 2022 yılında toparladı ve hem Amerika Açık hem de Fransa Açık grand slam’lerini kazanarak Federer’le eşit olan 20 grand slam şampiyonluğunu 22’ye çıkardı ve gelmiş geçmiş en iyi erkek tenisçi sıralamasında birinci sıraya yükseldi. Ayrıca Nadal, bu son kazandığı Fransa Açık turnuvasıyla birlikte şampiyonluk sayısını 14’e yükseltti ve Fransa Açık turnuvası tarihinde açık ara gelmiş geçmiş en iyi tenisçi oldu (Nadal’dan sonra Fransa Açık turnuvasını en çok kazanan tenisçi 6 şampiyonlukla İsveç’li Björn Borg’tur. Nadal’ın Fransa Açık’ta farkı ne kadar açtığını anlatmak için bu istatistiği paylaştım). Ancak 2022’den sonra Nadal hem yaşadığı sakatlıklardan hem de bir türlü form tutamamasından dolayı herhangi bir grand slam kazanamadı.

Djokovic yakalayıp geçiyor

Arkadan büyük bir azimle gelen Djokovic ise 2020 senesinde 17 olan grand slam sayısını büyük bir azimle her sene yükseltmeye devam etti. 2021 senesinde Federer’in formsuzluğunu ve Nadal’ın sakatlığını iyi değerlendiren Djokovic sırasıyla Avustralya, Fransa ve Wimbledon turnuvalarını kazanarak grand slam sayısını Federer ve Nadal ile eşitledi. 2022 yılında ise Wimbledon’ı kazanan Djokovic, hem Amerika Açık hem de Fransa Açık turnuvalarını kazanan Nadal’ın hemen arkasında, 21 grand slam şampiyonluğunda kaldı. Ancak bir sonraki sene tekrar gaza basan Djokovic, 2023’te hiç grand slam kazanamayan Nadal’ı senenin ilk büyük turnuvası olan Avustralya’yı kazanarak yakaladı, sonrasında Nadal’ın efsane olduğu fakat sakatlığından dolayı katılamadığı Fransa Açık turnuvasını da kazanarak grand slam sayısını 23’e yükseltti ve en fazla grand slam kazanmış erkek tenisçi ünvanına hak kazandı. Sonrasında sezonun son grand slam’i olan Amerika Açık turnuvasını kazanarak sayıyı 24’e çıkardı, erkeklerde farkı açtı ve kadınlarda en fazla grand slam kazanmış Avustralyalı tenisçi Margaret Court’u grand slam sayısında yakaladı.

Djokovic'in geçen sene kazandığı ve grand slam şampiyonluklarını 24'e çıkardığı Amerika Açık'taki kupa töreninden bir kare

Efsane üçlünün 20 yıllık grand slam hegemonyası

Bu sene ise ilginç bir durum ortaya çıktı. 2003 yılında Federer’in Wimbledon’ı kazanmasıyla başlayan ve son olarak 2023’te Djokovic’in kupayı kaldırdığı Amerika Açık turnuvasına dek süren “Federer- Nadal-Djokovic” efsane üçlüsünün grand slam hegemonyası 2024’te son buldu. Son 20 senede  (2003-2023 arası) toplamda 66 grand slam kazanmış bu 3’lü ilk defa bu sene grand slam kazanamadı. Tabii bu istatistiğe bakarak acaba bir dönem son mu buldu sorusunu tüm uzmanlar soruyor. Bunu önümüzdeki sene Djokovic’in veya hala tenis kariyerini sonlandırmamış Nadal'ın performansına göre gözlemleyeceğiz.

Son olarak Djokovic’in geçen sene Nadal’ı grand slam’lerde sollamasına karşın, hiçbir olimpiyat altın madalyası olmaması “en büyük kim” tartışmalarının bir başka konusuydu. 2024 Paris Olimpiyatları’nı kazanan Djokovic böylelikle bu tartışmaları da bitirmiş oldu.

Djokovic'in u sene Ağustos ayında Paris 2024 Olimpiyatında kazandığı altın madalya

Olimpiyat istatistiklerine bakarsak teklerde Djokovic’in bir altın ve bir bronz, Nadal’ın bir altın ve Federer’in de bir gümüş madalyası var. Çiftlerde ise Federer’in ve Nadal’ın birer altın madalyası var.  Olimpiyatlar eğer bir büyüklük kriteriyse, bu konuda da Djokovic’in geri kalan bir tarafı yok, hatta bir ekstra bronz madalyayla fazlası var.

Djokovic’in tüm finallerdeki yüksek başarı oranı

Son kriter olarak kazanılan tüm turnuvalara bakalım. Katıldığı 76 grand slam turnuvasının 24’ünü kazanan Djokovic tüm istatistiklerde de önde. Önce oynadığı finallere bakalım:

Kategori

Turnuva Tipi

Kazanç

Kayıp

Toplam

Oran

Tekler

         

Grand Slam

24

13

37

0.65

ATP Finalleri

7

2

9

0.78

ATP 1000

40

18

58

0.69

ATP 500

15

3

18

0.83

ATP 250

12

5

17

0.71

Olimpiyat

1

0

1

1.00

Toplam

99

41

140

0.71


Djokovic’in bu müthiş istatistikleri dünya sıralamasında en fazla 1 numaralı tenisçi olarak kalma başarısını da elde etmesini sağladı.

Toplamda en uzun süre 1 numara

Djokovic, toplamda 428 hafta ile ATP'de dünya 1 numarası olarak en uzun süreye ulaştı. 13 farklı yılda rekor olarak 1. sırada yer aldı ve yıl sonunu sekiz kez rekorla 1. sırada tamamladı. Djokovic ayrıca sıralamada en üst sıralarda toplanan puanların çoğunu (16.950) elinde tutuyor. İşte Djokovic'in en fazla maç kazanma istatistiği ve kazanılan toplam turnuva şampiyonlukları haricinde (her iki istatitstikte liderlik hala Federer'in elinde) diğer tüm istatistiklerde Djokovic'in önde olduğunu gösteren tabloyu sizlerle paylaşmak isterim: 

Federer, Nadal ve Djokovic arasında benim açımdan en az sempatiyle baktığım Djokovic’le ilgili duygu ve düşüncelerimi Türkçe’den güzel bir deyimle açıklayabilirim:

Yiğide vur, hakkını ver.

Takdir etiğim yönleri

O zaman Djokovic’e hakkını verdiğim bu yazıda hangi yönlerini takdir ettiğimi de yazmak isterim:

1) Bu 3’lü arasında en az popüler ve istatistiki açıdan en gerideki tenisçi olmasına rağmen hiç yılmadı. Sonunda 2021 yılında Federer’i, 2023 yılında da Nadal’ı grand slam sayısında geçti (en önemli kriter). Demek ki dışarıdan gelen etkileşime kulakları tıkayıp işine bakınca popülerliğin bir önemi kalmıyormuş.

2) Djokovic’in Federer ve Nadal’a göre daha az popüler olmasının sebebi Djokovic’in özellikle ilk 5-10 senesinde daha agresif ve hakemlerle tartışan bir profil çizmesiydi. Hatta grand slam’lerde birkaç kez maçı kaybederken bir bahane ile içeri girip uzun süre soyunma odasında kalarak rakibinin konsantrasyonunu dağıttığına dair eleştiriler vardı. Uzun süre mola verdiği maçları Djokovic kaybederken daha sonra lehine çevirip kazanınca bu tartışmalar alevlendi. 2020 senesinde Covid salgınını en ağır yaşadığımız dönemde aşı olmayarak büyük bir tartışmayı tetikledi. Aşı karşıtları ve Sırbistan destek verdi, aşı taraftarları da Djokovic’i çok eleştirdi. O sene Avustralya’ya gidip, aşı olmadığı için ülkeden çıkarılması da bir başka tartışmayı alevlendirdi. Bu provokatör davranış şekli ‘centilmen sporu’ olarak bilenen tenisin doğasına aykırıydı. Ancak 2021’den itibaren Djokovic kendini toparladı ve maç içinde ve dışında bu tip tartışmalardan uzak durdu. İşine odaklandı ve sonuçta başarı geldi, istatistiklerde herkesi geride bıraktı. Demek ki insanın bazı negatif davranışları her ne kadar DNA’sına işlenmiş gibi görünse de hayatında bazı şeyleri değiştirebiliyormuş.

3) Djokovic’in bana göre hiçbir vuruşu ön planda değil. Yani ne en iyi servis atan, ne en iyi forehand’e ne de en iyi back hand’e sahip. Slice vuruşları veya başka varyasyon çeşitliliğiyle de ön plana çıkmıyor. Djokovic’in oyunu çok dengeli ve tüm bu vuruşların toplamında başarılı oluyor. Tabii azimle hiç yılmadan saatlerce rakibini yenmek için uğraş veriyor, sayı kovalıyor. Gerideyse öne geçmek için çabalıyor, öndeyse de avantajı koruyup ipi göğüslemek için çaba harcıyor. Maçtan hiç düşmüyor, sonuna kadar savaşıyor.

4) Djkovic’in tüm uzmanlar tarafından ön planda değerlendirilen en büyük özelliği mental gücü. Mental olarak o kadar güçlü ki, oyun içinde ne kadar sıkıntı yaşarsa yaşasın, hep bir şekilde sıkıntıyı geride bırakıp ana odaklanabiliyor.

Geleceğe dönük meraklarım

Novak Djokovic’in hakkını verdiğim bu yazıyı kaleme aldıktan sonra bakalım neler olacak. Merak ettiklerimi sıralıyorum:

1) Djokovic (veya düşük bir ihtimal olsa da Nadal) 2025 senesinde grand slam kazanabilecek mi? Djokovic bir grand slam dahi kazansa kadınlarda en fazla grand slam kazanma rekorunu elinde bulunan Margaret Court'u geçip grand slam sayısını 25'e çıkaracak. 

2) Djokovic’in kendini gelmiş geçmiş en iyi tenisçi yapan bu istatistiklerini geçebilecek yeni nesil bir tenisçi ortaya çıkacak mı? Ben şahsen Alcaraz’dan ve Sinner'dan umutluyum.

3) Djokovic grand slam’lerin dışında hangi turnuvalara katılacak? Örneğin bir sonraki olimpiyata katılacak mı? ATP turnuvalarını kazanmaya devam edecek mi yoksa grand slam'lere mi odaklanacak?

4) Dengeli davranışlarını sürdürüp tenis kariyerini akıllarda güzel hatıralarla mı bırakacak yoksa yeni nesil tenisçilerin üstün performanslarından dolayı bir daha turnuva kazanamadığı için sinirlerine hakim olamayıp eski Novak'ın davranış özelliklerini mi sergileyecek?

5) Nadal ve Djokovic tenisi ne zaman bırakacaklar?

Bu soruların cevabı ne olursa olsun, tenis ve spor kazansın. Tenis popülerliğini artırsın ** ve daha fazla insan spor yapsın.


Not:

* Roger Federer'in 2022 Laver Cup'ta sona eren profesyonel kariyerinin son on iki gününü konu alan Federer: Twelve Final Days filmi 20 Haziran 2024'te Amazon Prime Video'da yayınlandı.

** Tenis sporunun popülerliği bu efsane üçlünün de katkısıyla son 20 senede arttı. Ancak son dönemde "acaba popülerlikte tenisin yerini alır mı?" sorularını sorduran tenis türevi yeni bir spor dalı ortaya çıktı: Paddle veya Amerika'daki adıyla Pickle Ball. Bu yeni spor dalıyla ilgili de ileride yeni bir blog yazısı kaleme alacağım.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için