Toplum kanseri: Fanatizm

Geçen yazımda Ali Koç ve onun gibilerin sırasıyla kendilerine, ailelerine, Fenerbahçe’ye ve Türkiye’ye nasıl zarar verdiklerini kaleme aldım. Büyük destek gelen bu yazıya beklendiği gibi bazı fanatikler de kayıtsız kalmadı. Bu yazımda toplum kanseri olarak nitelendirebileceğim fanatizmi kaleme alacağım.

Ali Koç Fenerbahçe başkanı olduğunda samimi olarak ben de sevinmiştim. Hatta onu destekleyen tavsiye niteliğinde bir yazı bile kaleme almıştım. Bu yazıyı https://www.serhansuzer.com/tr/ali-koca-dost-tavsiyeleri linkinde okuyabilirsiniz. Bu yazının içeriğindeki uyarılarımın maalesef hiçbirisi dikkate alınmadı ve korkulan her şey oldu. Sonuç olarak https://www.serhansuzer.com/tr/ali-koc-ve-onun-gibilerin-kisa-devreleri linkinde okuyabileceğiniz yazımı kaleme almak durumunda kaldım.

Yıldan yıla özellikle futbolda beklenen başarı gelmedikçe Ali Koç’un başlardaki olumlu tavrı tamamen değişmeye başladı. Maalesef topluma karşı tüm sorumluluklarını unutup fanatizm ayarlarına dönmeye başladı. Fanatizm ayarları diyorum çünkü Ali Koç’u kulüp başkanlığı işine soyunmadan evvel bilenler bilir. Bunu kötü bir insan olduğu anlamında söylemiyorum. Özünde iyi bir insan olabilir ama kendini nasıl hızlı bir şekilde kaybedip negatif ve şiddetli reaksiyon verebildiğini yakın çevresi iyi bilir. Bilmeyenler için de geçmişte verdiği şu röportajı izlemeniz yeterli: https://www.instagram.com/reel/C5hAsHULT-A/?igsh=aXp4emc3eDhobW1h

Yaratılmış bir illüzyon içinde yaşamak

Bu yüzden Ali Koç karakterinde birinin kulüp başkanlığı gibi her zaman sahnede olmayı gerektiren bir işe talip olması başından beri hataydı. Bence o da bu konuda pişmanlıklar yaşıyordur. Kendisine, ailesine, Fenerbahçe’ye ve Türkiye’ye zarar verdiğini görüyor mu, bilemiyorum. Umarım etrafında aklıselim insanlar kalmıştır ve onu yaptığı hatalarla ilgili uyarıyorlardır.

Etrafında ona gaz veren, kışkırtan ve adeta bir illüzyon yaratan insanların çoğunlukta olduğunu da görebiliyorum. Buna “Ne olursa olsun Fenerbahçe’nin arkasındayız” diyen bir kitle de dâhil. Fanatizm öyle bir şey ki, sizi gerçeklikten koparıp bir illüzyonun içinde yaşamanıza sebep oluyor. Bu insanlara ne zaman birileri gerçekleri hatırlatıp “kral çıplak” dese, büyük bir öfkeye kapılarak hırsla saldırıya geçiyorlar. Saldırının etkisini artırmak için de bunu toplu ve organize bir şekilde yapıyorlar. Bu eyleme günümüzde trollemek deniyor.

“Bu insanlar hangi kafada yaşıyor?”

Son yazımdan sonra da böyle Facebook ve Linkedin’de birkaç fanatiğin yorumunu onlar adına üzülerek okudum. İçeriğine katılmasam da üslubu düzgün olan kişilerle olması gerektiği gibi karşılıklı fikir alışverişinde bulundum, en azından onların perspektifini de okumuş oldum, kendi fikirlerimi paylaştım.

Beyni yıkanmış ve saldırmak için gelen trolleri de görmüş oldum. Gerçeklikle uzaktan yakından alakası olmayan, hakarete yakın bazı yorumları gülerek okudum ve kendi kendime “Bu insanlar hangi kafada yaşıyorlar?” dedim. Tabii değerli vaktimi harcamamak adına bu birkaç kişiyi hiç tereddüt etmeden engelledim. Bu arada kadın trollere de hayatımda ilk defa rastlamış oldum. Kadınların genelde yaptıkları işlere tutkuyla bağlı olduklarını bilirdim ama toplumun direği konumunda olması gerekirken böyle negatif ve yalan yanlış işlerle uğraşan kadınların varlığı beni düşündürdü. Fanatizm cinsiyet, inanç, dil, din, ırk tanımıyor ve üzülerek söylüyorum içinde yaşadığımız toplumda fanatizm her tarafa sirayet etmiş durumda.

Bir voleybol maçından izlenimler

Size yine yaşadığım canlı bir örneği vermek istiyorum. Geçen hafta arkadaşımın kızı Eczacıbaşı’nda voleybol oynadığı için "bir voleybol maçına gidelim" dedik. Takvime baktığımızda sadece play-off maçlarının kaldığını ve Eczacıbaşı’nın bir hafta sonra Fenerbahçe’yle kendi sahasında maç yapacağını fark edip bilet satın aldık. Dün akşam o maça gittik. Size tanık olduğum iki sahneyi aktarmak istiyorum.

Birincisi bir tarafta aileleriyle gelmiş Eczacıbaşı taraftarları her sayıdan sonra sevinip alkışlıyorlar ve arada “Eczacıbaşı” diye bağırıyorlardı. Diğer tarafta Eczacıbaşı’nın sahasında olmasına rağmen salonun çoğunluğunu kaplamış Fenerbahçe seyircisi “Ölümüne Fenerbahçe” ve “Her zaman her yerde en büyük Fener” tezahüratları yapıyorlardı.

İkinci tanık olduğum olayda da salonda Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti gibi sert bir çekişme olmadığı için kimi yerlerde seyirciler iç içe oturabiliyorlardı. Ben de karışık oturulan bir yerde maçı izliyordum. Kritik bir puanı aldıktan sonra sevinen bir Eczacıbaşı taraftarına, hemen arkasında olan 50’li yaşlarda kadın bir Fenerbahçeli taraftar “Şuna bak, şuna, nasıl seviniyor? Sanki maçı aldı.” diye laf saydırıyordu. Fanatiklik o derece. Hiç kimseye bulaşmayan kendi halinde bir taraftarın kendi salonundaki sevincine bile katlanamayanlardan bahsediyoruz.

Fanatizm hayatın her alanında

Bu arada bu yazının Fenerbahçe odağında yazılmış bir yazı olmadığının da altını çizmek istiyorum. Ali Koç’la ilgili bir yazı yazdım ve sonrasında yaşadıklarım beni bu konuda yazı yazmaya motive etti. Esasında fanatizm tüm takımlarda var. Hatta bazı takımlarda çok ekstrem örnekler de var.

Fanatizm sadece sporda değil, hayatın her alanında kendini gösteriyor. Dinci/tarikatçı fanatikler, yöresel fanatikler, ırkçı fanatikler, lidere bağlı fanatikler, politik parti fanatikleri vb.

Konunun vahametinin anlaşılması adına fanatizmin kendi kelimelerimle tanımını yapmak isterim: Fanatizm, sadece kendi inandıklarını doğru sayarak farklı bir düşünceyi reddetme veya şiddetle bastırmaya çalışma eylemidir.

Fanatizme yönelme nedenleri

Meselenin özüne indiğimizde bence insanları fanatizme yönlendiren iki temel unsur var:

1) Bilinç eksikliği: Bilinç, genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Bu yeti farklı sebeplerden dolayı gelişmediğinde veya kaybolduğunda fanatizme yer açılır. Vladimir Bartol’un dediği gibi “Bilinç seviyesi ne kadar düşerse, fanatiklik o ölçüde artar.”

2) Koşullu mutluluk: Mutsuz insanlar ülkesi olduk. Bunun sebeplerine girmeyeceğim ancak etrafta aşırı mutsuz, öfkeli, kin kusan ve her an kavga etmeye hazır milyonlarca insan var. Bu insanların da bir nevi yaşadıklarını hissetmek ve kısa süreli de olsa mutluluğu hissetmek için fanatizme eğilimleri ortaya çıkıyor. Örneğin bir takımı tutuyorlar, o takım kazanınca veya şampiyon olunca mutlu oluyorlar ve bunu devamlı hale getirmek istiyorlar. Gerçek dünyada devamlı başarı diye bir şey yok. Örneğin ligde 19-20 takım var, bunlardan genelde 4-5 takımdan biri şampiyon oluyor. Ama hep bir takım şampiyon olacak diye bir kaide yok. O yüzden ne tuttuğunuz takım şampiyon olduğunda aşırı sevinin, ne de şampiyonluğu kaybettiğinizde "dünyalar başınıza yıkıldı" ruh haline girmeyin. 

Ya da kimileri bir tarikata giriyor. O tarikatın lideriyle vakit geçirdiğinde veya verilen görevi gerçekleştirdiğinde seviniyor, mutlu oluyor. Grup psikolojisiyle hareket ederek kendisini ispatlayıp tarikatta bir yer edinmeye çalışıyor. O ortamda verilen her şeyi sorgusuz sualsiz kabul edebiliyor ve bir fanatiğe dönüşebiliyor. 

Yıkıma yol açabilen bir toplumsal hastalık

Fanatizm bana göre toplumların altına konmuş dinamittir. Ülkelerin en büyük sorunlarından biri olan fanatizm adeta bir kanser hücresi gibi sinsice ve derinden tüm toplumu ele geçirebilir, o ülkenin yıkımına sebep olabilir. Bunun sonuçlarına tarihte birçok defa tanık olduk (II. Dünya Savaşı, iç savaşlar vb.). İnsanlık fanatizmin toplumu ele geçirdiği dönemlerde çok acı çekti. Kanserli hücreler tüm vücudu ele geçirdiğinde insanlar nasıl hayatını kaybediyorlarsa ülkeler de fanatizm tarafından ele geçirildiklerinde yıkılıyorlar.

Fanatizmle mücadele yöntemleri

Bu yüzden fanatizmle aktif bir şekilde mücadele etmek ülke yönetimlerinin en önemli görevlerinden biridir. Bu konuda yapılacak çok iş var, aklıma gelen ilk mücadele yöntemlerini aşağıda sıralıyorum:

1) Fanatizmin kaynaklarını (finansal, insan kaynağı vb.) kurutmak.

2) İnsanlara zarar verecek seviyeye ulaşılmaması için kurallar koymak.

3) Tavizsiz bir şekilde bu kurallara uyulması için çaba sarf etmek ve kaynak ayırmak.

4) Kurallara uymayanlara ağır yaptırımlar uygulamak ve cezalar vermek.

5) Aşırı uçlarda yaşamayan, topluma katkı veren iyi vatandaşların ödüllendirilmesi.

Tehlikenin boyutunu daha iyi anlatabilmek için fanatik davranış eğilimlerinin insanlığın sonunu bile getirebileceğini söyleyebiliriz (nükleer savaş vb.). İnsanlığın sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için fanatizmin palazlanmasına kesinlikle izin vermemek gerekiyor. Şu anki koşullarda bunun çok zor olduğunu hepimiz biliyoruz ama mücadeleye de bir yerden başlamak ve tüm toplumlardan sökülüp atılması için organize bir şekilde üzerine gitmek gerekiyor.

İlginizi Çekebilir
Yorumlar ( 0 )
Bu yazı hakkında ilk yorumu siz yapın...
Yorumlarınız için