Tüm dünyada toplu göç sorunu nasıl çözülür?
Geçen blog yazımda Birleşik Krallık’ta görev yapan 4 başbakandan 3’ünün göçmen kökenli olduğunu ve hatta Birleşik Krallık üyesi olmayan İrlanda'nın yeni istifa etmiş Başbakanı’nın da göçmen bir aileden geldiğini yazıp bu oluşan durumun esasında ülkelerin göçmen politikalarıyla paralel gittiğinin altını çizmiştim. Bu yazımda konunun özüne inip tüm dünyada ciddi bir sorun haline gelen toplu göç sorununun nasıl çözülebileceğine dair tavsiyelerimi sıralayacağım.
Öncelikle göçe karşı olmadığımı başından yazmak istiyorum. Esasında kontrollü göç, ülkelerin ekonomilerinin canlanması ve belli alanlarda insan kaynağı eksiklerini tamamlamaları için bir fırsattır. Diğer taraftan da göç edenlerin kendi ülkelerindeki sıkıntılardan sıyrılıp yeni bir hayata başlamaları ve hayata dair ikinci bir şans elde etmeleri yaklaşımını destekliyorum. Bu yazıda benim bahsettiğim sorun ‘her şeyin fazlası zarardır’ misali, toplu göçlerle ülkelerin sağlık, ekonomi ve eğitim gibi alt yapılarının bozulması ve suç oranlarının artmasıdır. Hem göç alan ülkeler açısından hem de kötü muamele gören göç edenler açısından işin içinden çıkılamayacak hale gelinmesidir.
Tavsiyelerimi sıralamadan önce bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Geçen “Büyük Britanya’nın farklı liderler yelpazesi” başlıklı https://www.serhansuzer.com/tr/buyuk-britanyanin-farkli-liderler-yelpazesi linkinde okuyabileceğiniz blog yazımın son bölümünde bir Pakistanlı göçmenin Danimarkalılara söylediklerine yer vermiştim. Hatırlatmak için videoyu tekrar paylaşıyorum:
Bu videonun özeti şu sözlerde saklı demiştim. Videodaki Pakistanlı Danimarkalılara şu şekilde haykırıyor: "Hayatımızın sonuna kadar ülkenizde yaşayacağız. Siz 1 çocuk yaparken biz 5 çocuk yapıyoruz. 10-15 yıl içinde ülkenizde Danimarkalıdan çok Pakistanlı olacak!"
Bu Pakistanlıların söylediklerinin Türkiye’deki Suriyeli göçmenler için de geçerli olduğunu belirtmiştim. Özellikle Türkiye’nin belli ilçelerinde yaşayan Suriyeli sayısının Türk sayısına yaklaştığını, hatta sınır bölgelerindeki bazı mahallelerde geçtiğini biliyoruz. Bunun ülkenin bekası açısından bir tehlike arz ettiğini de belirtmiştim.
Bir de Türkiye’deki göçmenlik sorununu geçen sene “Göçmenlik Meselesi” başlıklı yazımda kaleme almıştım. Bu yazıyı da https://www.serhansuzer.com/tr/gocmenlik-meselesi linkinde okuyabilirsiniz. Bu yazımda belirttiğim bazı çözüm yollarını şimdi daha da genişleterek tüm dünyaya uyarlayacağım.
Çözüm yolları
1) Sorunun köküne inmek gerekiyor: Sorunun kökü de geldikleri ülkeler. Bu insanlar geldikleri yerde mutlu oldukları takdirde başka bir yere göç etme eğiliminde olmazlar. Yani Türkiye’de en fazla Suriyeli varsa, o Suriyelilerin bir kısmını geri göndermek veya Suriye’de kalanların orada yaşamaya devam etmeleri için Suriye yönetimiyle masaya oturup onların sıkıntılarını çözmeye yardımcı olmak ve kendi insanlarına sahip çıkmalarını sağlamak gerekiyor. Suriye’nin çözülemeyen problemleri sadece Suriye’nin değil, tüm komşularının sıkıntısıdır. O yüzden komşu ülkemizdeki sıkıntıların çözülmesine mutlaka katkı sağlamamız gerekiyor. Aynı konu Afganistan ve bize göç veren diğer ülkeler için de geçerli. Bu sorunların çözümünde göç almak istemeyen diğer ülkelerin desteklerini de alabiliriz.
Türkiye-Suriye örneğinde neler yapılması gerektiğini daha net anlatabilmek için ABD-Meksika örneğini vermek isterim. Amerikalıların komşusu Meksika’dan gelen göç dalgasını durdurmak için Meksika Devleti’yle birlikte plan yapıp, bu planı beraber uygulamaları gerekiyor. Bu planda Meksikalılar için nüfus kontrolü, iyi eğitim ve iyi bir hayat sağlanması için ne yapılması gerekiyorsa onun yapılması, bunun için de ABD’nin Meksika’ya maddi manevi destek olması gerekiyor. Eğer Meksikalılar Meksika’da yaşam standartlarını yükseltip mutlu olurlarsa ABD’ye göç etmeyi bırakırlar. Öyle duvar inşa etmeye de gerek kalmaz. Gelişmiş ülkelerin başkanları da zamanında Reagan’ın Gorbachov’a Berlin duvarıyla ilgili söylediği gibi “Mr. Gorbachov, tear down this wall” diyebilir, yani bir başkası da Amerikan başkanına “Bay Başkan, Meksika’yla aranıza yaptığınız duvarı yıkın” diyebilecek duruma gelebilir.
2) Yasal olmayan göçmenler: Ülkemizde yaşamış, buraya adapte olmuş, Türkçe öğrenmiş ve suça karışmamış olanlar ülkede kalabilirler. Herkesin insanca yaşamaya hakkı var. Ancak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını parayla satın almış, ülkeye hiç hayrı olmayan, adapte olamayan, suça karışmış veya meyilli olanların ve Türkçe bilmeyenlerin durumunu yeniden gözden geçirmek ve gerekirse insani yollardan ülkelerine geri gönderilmelerini sağlamak gerekiyor.
Aynı şey diğer ülkeler için de geçerli. ABD gibi gelişmiş ülkelerde yasal göç edenlerin ülke adına kazanılmasıyla ilgili eminim her türlü plan, prosedür vardır. Özellikle bu göçmenlere mesleki eğitimin yanı sıra hayata dair eğitim de verilmesi gereklidir.
Kaçak göçmenler burada en büyük sorun. Yasal olmayan yollarla ülkeye giriş yapmış kişilerin anında tespit edilmesi için teknolojiden faydalanılabilir. Eğer bu kişiler ülkede suç oranını yükseltecek sıkıntılı kişilerse bu kişilerin insan onuruna yakışır bir şekilde ülkelerine gönderilmesi gerekiyor. Uzun vadede de bu kişilerin göç ettikleri ülkelere göçü sonlandırmaları için yine sorunun köküne inilmesi ve o ülkeyle ilgili stratejik işbirliği adı altında plan yapılıp bu planın karşılıklı uygulanması ve kontrolü sağlanmalıdır.
3) İklim değişikliğiyle ilgili yapılması gerekenleri eksiksiz ve vakit kaybetmeden gerçekleştirmek gerekiyor. Bu konuyla ilgili geçmişte defalarca yazılar kaleme aldım. Kısaca tüm ülkenin %100 yenilenebilir enerjiye, tüm araçların solar elektrikli veya hidrojenli araçlara dönmesi, enerji verimliliğine öncelik tanınması, fosil yakıtların hammadde olarak kullanılması, ARGE’ye ve yeşil teknolojilerin üretimine her türlü desteğin verilmesi, kendi kendine yeten ve net sıfır binaların inşa edilmeye başlanması, şehir planlamalarının da bu temel prensiplerle yapılması aklıma ilk gelenler arasında. Devletlerin bu gerekli değişiklikleri hiç vakit kaybetmeden gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü insan kaynaklı göçler kadar, iklim değişikliği ve kuraklık gibi doğal koşullardan dolayı da milyonlarca insan göçe zorlanıyor. Bu koşulların ortadan kaldırılması için bugünden gerekli adımları atmak lazım. İklim değişikliği sorununu çözmek için belki birkaç nesil mücadele vermek ve gerekenleri yapmak gerekiyor. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya teslim etmemiz ancak bugünden başlarsak mümkün olabilir.
İklim değişikliği sebebiyle kavrulmaya devam edeceğiz. Belki milyarlarca insanın yaşamın temeli olan suya erişimi olmayacak ve durum gittikçe daha da kötüleşecek. Bu yüzden örneğin kuzey yarı kürede yaşayanlar kürenin güneyinden kuzeyine doğru göç etmeye başlayacak. Bu da beraberinde birçok sorun getirecek. İklim değişikliği sebebiyle oluşacak büyük göç dalgalarını önceden tahmin edip proaktif bir şekilde önlemini almak gerekiyor. Yine sorunun köküne inmek gerekirse, örneğin su problemi yaşayan halkların yeterince suya ulaşımını sağlamak gerekiyor ki bu insanlar su içebilsinler, hijyenlerini koruyabilsinler, tarım yapıp kendi gıdalarını üretebilsinler vb. Böylelikle göç etmeyi düşünmesinler.
4) Devletler göçmenler konusunda düzgün çalışan STK’larla işbirliğini ilerletip bu uğurda verilen mücadeleye katkı verebilirler. Göçmenlik konusunda faaliyet gösteren küresel STK’lara daha fazla destek vermek ve bazı sorunları bu STK’ların çözmesini sağlamak da bir seçenektir. Devletler yapmakta zorlandıkları bazı işleri bu STK’lar vasıtasıyla gerçekleştirebilirler. Tabii faaliyetlerin temelinde hep göçmenlere insan onuruna yakışır bir yaşam alanı sağlanması ve göçlerin ülkelerin bekasını tehdit edecek boyuta ulaşmaması esas alınmalıdır.
5) BM nezdinde önlemlerin alınması: Dünyada en fazla göç veren ülkelerin tespiti yapılıp bu ülkelerin göç vermeyi nasıl durdurabileceklerine dair o ülkelerle yakinen çalışılması ve her türlü desteğin verilmesi gerekiyor. Bu konuda birçok önemli çalışma yapılıyor ancak ülkelerin üzerine proaktif bir şekilde gidip onlara yardımcı olunduğunu sanmıyorum.
Göçün geldiği yer belli
En azından göçün nereden geldiğini biliyoruz. 2022 yılında yayınlanmış Dünya Göç Raporu’nun özetini https://worldmigrationreport.iom.int/wmr-2022-interactive/ linkinde okuyabilirsiniz. Bu rapora göre dünyada en fazla göç veren ülkeler şu şekilde sıralanabilir: Hindistan, Meksika, Rusya, Çin, Suriye, Bangladeş, Pakistan, Ukrayna ve Filipinler. Rusların ve Ukraynalıların savaştan dolayı göç ettiklerini hepimiz biliyoruz. Ancak diğer ülkelerden yaşanan göçler kesintisiz ve sürekli şekilde devam ediyor. Tüm bunları söylemişken bir de dünyadaki nüfusun dağılımına bakalım. En fazla nüfusu olan ülkelerin listesini https://tr.wikipedia.org/wiki/N%C3%BCfusa_g%C3%B6re_%C3%BClkeler_ve_ba%C4%9F%C4%B1ml%C4%B1_topraklar_listesi linkinde görebilirsiniz. Burada dünya nüfusunun 8,1 Milyar olduğunu, en fazla nüfusu olan ilk 5 ülke Hindistan, Çin, ABD, Endonezya ve Pakistan’ın toplam nüfusunun 3,7 Milyar ile tüm dünya nüfusunun %45’ini geçtiğini ve sadece Hindistan ve Çin’in tüm dünya nüfusunun %35’ini oluşturduğunu söylersek herhalde göç dalgasının en fazla nerelerden gelebileceğini tahmin etmek zor olmaz. Düşünebiliyor musunuz, en fazla nüfusa sahip 5 ülke toplam dünya nüfusunun yarısına yakın nüfusu barındırıyor. Bunların arasında bir tek ABD göç veren değil de göç alan bir ülke konumunda. Bir de Afrikalılara ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Yaklaşık 220 Milyonluk nüfusuyla 6. sırada bulunan Nijerya'dan başlayarak göç veren ülkeler arasında ağırlıklı olarak Afrika ülkeleri yer alıyor.
Konuya nüfus yoğunluğu perspektifinden de bakmak gerekiyor. Topraklarına göre nüfus yoğunluklarına da baktığımızda nüfus yoğunluğu düşük ülkelerden biri olan, dünyanın yüz ölçümü anlamında açık ara en büyük ülkesi Rusya’nın da jeopolitik durumuna dikkat çekmek isterim.
Rusya Cumhurbaşkanı'na düşenler
O yüzden bence Putin’in veya ondan sonra gelecek yeni Cumhurbaşkanı'na başta Ukrayna ve Gürcistan olmak üzere eski Sovyetler Birliği üyesi ülkelere saldırmayı durdurması ve Batı’yla didişmeyi bir kenara bırakması gerekiyor. Toplam dünya nüfusunun %35’ini oluşturan Çin ve Hindistan’dan Rusya'ya insanlık tarihinde görülmemiş şekilde gelebilecek göç dalgasını hesaba katması gerekiyor. Güzel Türkçemizde "Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak" diye bir atasözü vardır. Yani Rus Yönetimi, topraklarını genişletme takıntısını bir kenara bırakmazsa tam tersine eldeki bazı toprakları da kaybedebilir.
Özellikle Çin’le büyük bir sınır hattı var. Hindistan’dan da önce Orta Asya Cumhuriyetleri’ne sonra Rusya’ya gelmek çok zor olmasa gerek. Özellikle iklim değişikliğinden dolayı çok ciddi kuraklık yaşayan bu aşırı nüfuslu ülkeler, ileride iklimi insan yaşamına çok daha elverişli hale gelecek Rusya’nın soğuk bölgelerine yerleşmeyi düşünebilirler. Demedi demeyin.
Sonuç olarak her şey bir planlamadan ve ülkeler nezdinde oluşturulacak işbirliğinden geçiyor. Gelişmiş ülkelerin kendi sorunlarının ötesinde, göç aldıkları ülkelerle bire bir diyaloğu geliştirip sorunları ortak bir şekilde çözmeleri, yani sorunun özüne inmeleri gerekiyor.
Bizim nesilde tüm sorunlarını çözmüş insan topluluklarını belki göremeyeceğiz ama gelecek nesillerden umutluyum. Tabii sorunların çözümü için gerekli tohumları hiç vakit kaybetmeden bizlerin atması gerekiyor.
Not: Banner resmi Arter Müzesinde bugünlerde açık olan "Farz Et Ki Sen Yoksun" adlı sergide sergilenen fotograf bir sanat eseridir. Bu resim 2010 senesinde Murat Gök adlı sanatçı tarafından çekilmiş. Eserin ismi "Untitled (Border)."
Etiket: eğitim
Keşke herkes bu gerçeği görebilse...